2024'te İzleyebileceğiniz Kitap Uyarlaması Filmler
Hiç yorum yok24 Ekim 2024
The Substance (2024) Film İncelemesi
Hiç yorum yok19 Ekim 2024
The Substance (2024), body horror türünü seven izleyiciler için sarsıcı bir deneyim sunan bir yapım. Yönetmenliğini Coralie Fargeat'in üstlendiği film, yaşlanma korkusu, kimlik krizi ve eğlence sektöründe yer edinme mücadelesi gibi temaları derinlemesine işlerken, aynı zamanda bu konuları rahatsız edici bir biçimde ve mide bulandırıcı derecede ayrıntılı sahnelerle işliyor. Başrollerde Demi Moore ve Margaret Qualley gibi isimlerin yer aldığı film, sadece korkutucu ve tedirgin edici sahneleriyle değil, aynı zamanda toplumsal eleştirileriyle de dikkat çekiyor. Moore’un canlandırdığı Elizabeth Sparkle, gençliğini ve eski ihtişamını geri kazanmak isteyen bir oyuncu. Sparkle bunları kazanmak için başvurduğu bir yöntemle, modern dünyanın güzellik ve şöhret takıntısını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.
The Substance, Elizabeth Sparkle’ın düşüşe geçmiş kariyeri ve yaşlanmaya karşı verdiği savaşı temel alarak başlıyor. Yaşlanmış ve eski popülerliğini kaybetmiş olan Elizabeth, kariyerini ve hayatını geri kazanmak için son bir çare arayışına giriyor. Bu noktada filmde "The Substance" adı verilen gizemli bir madde devreye giriyor. Fakat Elizabeth, bu maddeyi kullanarak kendini gençleştirmiyor. Onun yerine kendinin Sue adını verdiği genç ve kusursuz bir versiyonunu yaratıyor. Margaret Qualley’nin canlandırdığı Sue, Elizabeth’in gençliğinin bir temsili olarak karşımıza çıkıyor. Fakat bu beden Elizabeth ile aynı anda var olmuyor. Filmde de sıklıkla belirtildiği gibi bu kişiler ayrı kişiler değil. Tek bir kişi. Bu yüzden aynı anda var olamıyorlar, yedi günlük döngülerle hayat yaşamaya başlıyorlar. Bu da bir süre sonra Elizabeth’in arka plana itildiği ve bu yeni benliğiyle dönüşümlü olarak yaşamak zorunda kaldığı bir düzen başlatıyor.
Film, bir yandan yaşlanma korkusunu ve gençlik takıntısını işlerken, diğer yandan da eğlence sektörünün acımasız doğasını gözler önüne seriyor. Elizabeth, genç ve güzelliği sayesinde Sue’nun kazandığı başarı ve gençlikle baş edemiyor.. Sue’nun hızla ünlü olması, Elizabeth'in özlemini duyduğu hayatı onun gözleri önünde yaşaması, Elizabeth’in duygusal çöküşüne yol açan olayları başlatıyor.
İlk yarıda etkileyici ve şok edici olan body horror unsurları, film ilerledikçe giderek artan bir yoğunluk kazanıyor. Özellikle Elizabeth'in bedeninin yavaş yavaş çöküşü ve Sue'nun bedenini kontrol etme arzusu, hem fiziksel hem de psikolojik bir gerilim yaratıyor. Ancak bu yoğunluk, filmin ikinci yarısında -en azından bende- yorucu bir hale gelmeye başladı. İlk başlarda heyecan verici olan bu grotesk sahneler, film ilerledikçe çok sık tekrar edildiği için bence izleyici üzerinde aynı etkiyi yaratmamaya başlayabilir. Sonlara doğru film, rahatsız edici unsurları birbiri ardına sıralıyor.
Margaret Qualley ve Demi Moore'un performansları, filmin en güçlü yanlarından biri. Özellikle Qualley'nin Sue olarak ortaya çıkışı, filmin enerjisini bir anda yükseltiyor. Sue'nun sahnelerinde göz kamaştıran bir performans sergileyen Qualley, filmin estetik açıdan da en parlak anlarını yaratıyor.
Filmin alt metni oldukça zengin. Basitçe anlatmak gerekirse, kadınların yaşlandıkça değersiz görülmesi ve bu algıyı aşmak için kendilerini bir canavara dönüştürme pahasına yaşlanmayı durdurmaya çalışmaları gibi bir tema işleniyor.
Ancak bu mesaja dair iki eleştirim var. İlk olarak, bu konunun tüm ayrıcalıklara sahip bir Hollywood yıldızı etrafında ele alınması, mesajın derinliğini ve etkisini ciddi şekilde azaltıyor. Çünkü kadınların, yaşlandıktan sonra toplum tarafından dışlanması sorunu, modern toplumun en üst kademesinde yaşayan Hollywood aktrislerinden çok, orta sınıf kadınları daha fazla etkiliyor. Bu nedenle, bu tarz bir konu, bizim gibi sıradan insanlar için çok daha etkileyici olabilirdi.
İkinci eleştirim, hem ilk eleştirimin devamı niteliğinde hem de daha genel bir eleştiri. Orta sınıf kadınları üzerinden düşünecek olursak, evet, bu kadınlar hayatlarını tamamen güzellikleri üzerine kurmuyorlar. Kendilerini hem kişisel olarak hem de mesleklerinin gerektirdiği ölçüde geliştirmeleri büyük önem taşıyor. Ancak aynı durum kadın oyuncular için de geçerli değil mi? Nicole Kidman, Helena Bonham Carter, Salma Hayek, Sandra Bullock, Laura Linney, Jodie Foster, Julianne Moore, Emma Thompson, Jamie Lee Curtis gibi birçok 50’lerini geçmiş kadın oyuncu, istedikleri yaşa kadar başarılı şekilde oyunculuk yapabiliyor.
Ancak güzellikleriyle öne çıkan oyuncuların yaşlandıklarında yerlerinin doldurulacağı gerçeği, hem erkek hem de kadın oyuncular için geçerli. Bu durumun kadınlar açısından daha önemli olduğunu inkar etmiyorum. Fakat gençliklerinde bu durumu önlemeye çalışmak, kadın oyuncuların kendi ellerinde değil mi? İlk eleştirimin bu noktada devreye girdiğini tekrar hatırlatmak istiyorum. Kadınların yaşlanınca emekli edilmesi ve değersizleştirilmesi, ünlülerden çok toplumun genelindeki kadınların yaşadığı bir problem. Yönetmenin de bu sorunun farkında olduğunu düşünüyorum, çünkü filmde Elizabeth Sparkle’ı ödüllü ve başarılı bir oyuncu olarak betimlemiş. Bu nedenle, iyi bir oyuncu olmasına rağmen gözden çıkarılmış.
Sonuç olarak, ikinci eleştirim filmden çok toplumsal bir eleştiri. Ayrıca, toplumun bir ferdi olan ve ünlü olmayan bir kadın yönetmenin bu durumu, sıradan kadınlar üzerinden anlatmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.
Buna rağmen, The Substance toplumsal eleştirileriyle düşündürmeyi başaran bir yapım. Kadınların yaşlanma korkusuyla başa çıkmak için nasıl fiziksel ve psikolojik yıkıma uğradıklarını gözler önüne sererken, gençliğin ve güzelliğin her şey demek olmadığına dair güçlü bir mesaj veriyor. Ancak bu mesaj, daha geniş bir toplumsal kesimi hedef alsaydı, daha etkili olabilirdi.
Filmin teknik açıdan da oldukça başarılı olduğunu belirtmek gerek. Sinematografi, özellikle Sue'nun gençliği ve Elizabeth'in yaşlılığı arasındaki zıtlıkları etkili bir şekilde yansıtıyor. Ses tasarımı ise gerilimi artıran unsurlardan biri olarak dikkat çekiyor. Ses efektleri ve sahne geçişleri, filmin atmosferine katkı sağlayarak izleyiciyi ekran başında tutmayı başarıyor. Filmin uzun süresine rağmen, bu teknik başarılar sayesinde izleyici, sahnelere odaklanmaya devam ediyor.
Sonuç olarak The Substance, modern sinemada body horror sevenlerin çok hoşuna gidecek, düşündürücü ve aynı zamanda rahatsız edici bir film. Margaret Qualley ve Demi Moore’un etkileyici performansları, filmin en güçlü yanlarından biri. Ancak filmin toplumsal mesajı, daha geniş bir perspektiften ele alınmış olsaydı, çok daha derin bir etki yaratabilirdi. Yine de, korku severler için unutulmaz sahneler ve etkileyici bir sinematografi sunan bu yapım, türünün öne çıkan filmlerinden biri olmayı başarıyor.
İyi
"The Substance" body horror için unutulmaz sahneler ve etkileyici bir sinematografi sunan, türü seven ve sevmeyen herkesin keyifli vakitler geçireceği bir yapım.
League of Legends, yeni eklenen Gacha sistemi ve 250 dolarlık kostüm ile tepki çekiyor
Hiç yorum yok17 Ekim 2024
League of Legends'ın yeni kostüm kategorisi "Exalted" ile birlikte gelen Arcane Fractured Jinx kostümü, oyuncular arasında büyük tartışmalara yol açtı. 16 Ekim 2024 tarihinde Riot Games'in resmi sitesinde yayınlanan "/dev: Exalted Skins, the Mythic Shop, and Nexus Finishers" başlıklı makalede tanıtılan bu kostüm, oyuncuların aşina olmadığı bir sistem olan Gacha sistemi ile elde edilebiliyor.
Riot Games, Exalted kostümleri "hiper-özel" kostümler isteyen oyuncular için tasarladığını belirtiyor ve bu kostümlere erişimin de farklı bir sistemle sağlanacağını ifade ediyor. Arcane Fractured Jinx kostümü, iki yeni model, üç farklı form ve Jinx'in 2. Sezon yolculuğunu yansıtan yeni bir seslendirme ile geliyor. Oyuncular, DJ Sona kostümünde olduğu gibi, Ctrl+5 tuş kombinasyonuyla bağlı "slot makinesi mekaniği" kullanarak formlar arasında geçiş yapabilecek.
Bu kostümü elde etmek için oyuncuların "Sanctum" adı verilen yeni bir sistemde "Ancient Sparks" adı verilen bir para birimi kullanmaları gerekiyor. Her biri 400 RP değerinde olan Ancient Sparks ile oyuncular, %0,5 düşme oranıyla kostümü kazanma şansına sahipler. Sistemde bulunan kötü şans koruması sayesinde oyuncular en fazla 80 çekiliş sonunda kostümü garantili olarak elde edebilecekler. 80 çekilişin toplam maliyeti ise 32.000 RP, yani yaklaşık 250 dolar.
Bu yeni sistem ve yüksek fiyatlandırma politikası, League of Legends topluluğunda büyük tepkiye yol açtı. r/leagueofjinx ve r/ADCMains subredditlerinde yapılan paylaşımlarda oyuncular, bu sistemi "açgözlü" ve "yırtıcı" olarak nitelendiriyor. Birçok oyuncu, 250 dolar gibi bir meblağın yalnızca bir kostüm için çok fazla olduğunu, özellikle de Riot Games'in bir gün önce birçok çalışanı işten çıkardığı düşünüldüğünde, bu durumun "duyarsız" olduğunu belirtiyor.
Oyuncular, Riot Games'in FOMO yani kaçırma korkusu taktiklerini kullanarak oyuncuları harcamaya zorladığını düşünüyor. Kostümün sınırlı süreli olması ve daha sonra tekrar ne zaman satışa sunulacağının belirsiz olması, oyuncuları hemen satın almaya teşvik ediyor. Bazı oyuncular, gacha sisteminin normal gacha oyunlarından farklı olarak, kostümün bir daha asla dönüşü olmayacağını ve bu durumun sistemi daha da kötüleştirdiğini belirtiyor.
Sonuç olarak bazı oyuncular ise bu sistemi savunuyor ve kimsenin kostümü satın almak zorunda olmadığını belirtse de Arcane Fractured Jinx kostümü ve 250 dolarlık gacha sistemi, League of Legends topluluğunda büyük bir tartışma konusu olmaya devam edecek gibi. Oyuncuların tepkileri ve Riot Games'in bu tepkilere nasıl yanıt vereceği ise merak konusu.
Yuppie Psycho Benzeri 5 Oyun Önerisi
Hiç yorum yok13 Ekim 2024
Günümüz iş dünyasının karanlık yüzünü hem eğlenceli hem de psikolojik yönleriyle ele alan Yuppie Psycho, oyuncuları distopik bir şirket ortamında geçen, gizemli olaylar ve ürkütücü yaratıklarla dolu bir maceraya sürüklüyor.
İlginç atmosferi, sürükleyici hikayesi ve pixel art tarzıyla oyun dünyasında kendine özgü bir yer edinen Yuppie Psycho, oyunculara oldukça eğlenceli saatler sunuyor. Fakat bu tarz oyunların kötü yanı, oynadıktan sonra daha fazla bu tarz oyun aratması. Bu listede, Yuppie Psycho'ya benzer oyunları bir araya getirdik.
The Count Lucanor
Faith: The Unholy Trinity
House of Rules
HOUSE
Ib
Uglies (2024) Film İncelemesi
Hiç yorum yok05 Ekim 2024
"Uglies 2024" filmi, yayınlanmadan birkaç hafta öncesine kadar hiçbir şekilde dikkatimi çekmeyen, tamamen gözümden kaçan bir yapımdı. Netflix'te böyle bir filmin yayınlanacağını görünce, biraz araştırma yapmaya karar verdim. Araştırmalarım sonucunda, bu filmin bir kitap uyarlaması olduğunu öğrendim. Scott Westerfeld tarafından yazılan Uglies serisi, dört kitaptan oluşuyor: Uglies, Pretties, Specials ve Extras. Kitap serisi dünya çapında oldukça popüler olmuş ve geniş bir okuyucu kitlesi edinmiş.
Seri, insanların doğal hallerinin "çirkin" olarak kabul edildiği ve toplumda bir yere sahip olabilmeleri için estetik ameliyatın zorunlu olduğu bir gelecekte geçiyor. Bu dünyada gençler, 16 yaşına kadar toplumdan dışlanıyorlar ve ameliyat olup "güzel" kabul edilecekleri günü dört gözle bekleyerek yaşıyorlar. Hikâye, 16 yaşına girmeye hazırlanan Tally adlı bir genç kızın etrafında gelişiyor. Konsept, ilk bakışta oldukça dikkat çekici ve ilgi uyandırıcı. Seriyle ilgili daha fazla bilgi edinmek için biraz araştırma yaptım ve Türkçe basımlarının kapaklarını inceledim. Çirkinler kitabının kapağında aslında oldukça güzel bir kız resmi vardı; Güzeller kitabında ise gözleri büyük, uzaylıya benzeyen bir karakter dikkat çekiyordu. Bu, bana toplumun güzellik anlayışının tamamen çarpık bir hale geldiğini düşündürdü. Yani çirkin kabul edilen kişiler aslında oldukça güzelken, güzel kabul edilenlerin estetik ameliyatlarla yapay ve tuhaf bir görünüme kavuşturulduğunu hayal ettim. Ancak filmi izleyince, bu derinlikte bir yorumun filme aktarılmadığını fark ettim. Estetik ameliyat geçiren karakterler, sadece bir TikTok filtresi eklenmiş gibi yüzeysel bir değişime uğramışlardı. Filmi izlerken çoğu kişi böyle düşünmüştür.
Belki ben birkaç kapaktan etkilenip kendi kendimi bir beklentiye soktum ama sonuç olarak bu durum filmde beklediğim kadar derin bir eleştiri bulamamama neden oldu- biraz da hayal kırıklığı yaşadım. Filmin geri kalanında ise, klasik bir genç yetişkin distopyası izliyoruz. Divergent, Maze Runner ve Hunger Games serilerine oldukça benziyor. Hatta bu yapımlarla aynı kaliteye sahip olduğunu söylemek mümkün. Bu tür filmlerin ortak özelliklerinden biri, genellikle oldukça ilginç bir konsept yaratmaları, fakat bu konsepti ergenlik çağındaki bir ana karakter üzerinden işlemeleri. Böylece geniş bir genç izleyici kitlesine hitap etmeye çalışıyorlar. Elbette bu stratejinin başarılı olup olmadığı tartışılabilir, çünkü kitap serileri ve film uyarlamaları genellikle çok satıyor ve popüler oluyor. Ayrıca, bu tür filmler genellikle tek kitaplık bir hikâyeyi gereğinden fazla uzatarak işliyor.
Filmin başrolünde, Netflix yapımlarında sıkça gördüğümüz Joey King yer alıyor. King’e, Brianne Tju ve Keith Powers gibi oyuncular eşlik ediyor. Özellikle son zamanlarda Türkiye'deki ekstra popülerliğini göz önüne alırsak Joey King hayranları için ilgi çekici bir yapım olabilir.
Filmde aksiyon sahneleri neredeyse yok denecek kadar az. Daha çok bir giriş filmi havasında ve olayların temellerini atmaya yönelik bir anlatı var. Buna rağmen, biraz da olsa CGI'a para harcanmış gibi görünüyor. Özellikle şehirde geçen sahnelerdeki ortamları başarılı buldum. Ancak ormanlık ve okul sahneleri hem mekan olarak hem de atmosfer açısından oldukça kasvetli ve bunaltıcıydı. Gerçi bu, post-apokaliptik bir tür olduğu için kısmen beklenen bir durum. Yine de o tür sahneler sanki hiçbir para harcanmamış ve günü birlik gidip çekilmiş hissi yarattığı için hoşuma gitmiyor.
Eskiden bu tarz yapımları sinema salonlarında izlediğimizde, ortalama bir prodüksiyon kalitesine ve oyunculuğa sahip olsalar bile, sinematik deneyim sayesinde daha akılda kalıcı oluyorlardı. Sinema atmosferi, filmin eksik yönlerini bir nebze telafi edebiliyordu. Fakat "Uglies" bir Netflix filmi olduğu için, o sinema deneyimi de işin içine girmiyor. Dolayısıyla filmi izledikten birkaç gün ya da en fazla bir hafta sonra hafızanızdan tamamen silinebilecek türden bir yapım.
Sonuç olarak, "Uglies 2024" ilginç bir çıkış noktasına sahip olsa da ortalama bir film olmanın ötesine geçemiyor. Ayrıca böyle bir konudan beklenebilecek derin bir toplumsal eleştiri için de biraz yüzeysel kalıyor. Yine de distopik gençlik hikayelerini sevenler için, belki de kitap serisini okumuş olanlar için izlenebilir bir seçenek olabilir. Eğer daha önce Divergent ya da Hunger Games tarzında filmleri sevdiyseniz ve hala bu tarz distopik gençliklere doymadıysanız "Uglies" de bu tarzda sizi kısa süreliğine oyalayabilecek bir yapım olabilir.
Eh İşte
"Uglies" ilginç bir çıkış noktasına sahip olsa da bir hafta sonra tamamen unutacağınız ortalama bir film olmanın ötesine geçemiyor.
İlk Bilgisayar Virüsü Elk Cloner Nasıl Ortaya Çıktı?
Hiç yorum yok22 Temmuz 2024
Elk Cloner'ın Çalışma Prensibi
Sistemin belleğine yerleştikten sonra kendini göstermeden sistemin içine sızan Elk Cloner, kullanıcıların dikkatini çekmeden beklemeye başlardı. Virüsün asıl zekası ise yayılma yönteminde ortaya çıkıyordu. Her yeni takılan diskete kendini kopyalayan virüs, bu sayede hızla yayılıyordu. O dönemde kullanıcılar arasında sıkça paylaşılan disketler sayesinde virüsün yayılma alanı oldukça genişledi.
Elk Cloner'ı diğer yazılımlardan farklı kılan özelliği ise 'gösteriş' kısmıydı. Zararlı bir amaç gütmeyen virüs, 50. açılışta ekranda komik bir şiir gösteriyordu. Bu eğlenceli şiir, virüsün zararsız olduğunu ve yaratıcısının eğlenceli bir amacı olduğunu gösteriyordu.
Elk Cloner'ın Dünya Üzerinde Bıraktığı Etki
Elk Cloner, bugün zararsız görünse de bilgisayar virüsleri ve siber güvenlik dünyasında önemli bir dönüm noktasıdır. 1982 yılında ortaya çıkan bu virüs, o dönemde bilinmeyen bir tehdit olarak karşımıza çıkmıştı. Bilgisayarların kullanıcı bilgisi olmadan tehdit altında olabileceği gerçeği, herkesi şaşırtmıştı.
Elk Cloner'a verilen tepkiler ise karmaşık duygular içeriyordu. Bir yandan programcıların yaratıcılığı ve ortaya çıkardıkları sonuçlar hayranlık uyandırırken, diğer yandan da veri güvenliği konusunda endişeler ortaya çıktı. Bu durum, siber güvenlik konusundaki tartışmaları başlattı.
Ayrıca Elk Cloner, gelecekteki siber güvenlik adımlarına da ışık tuttu. Virüsün ortaya çıkmasıyla birlikte antivirüs yazılımları geliştirildi ve sistem açıklıkları üzerine düşünülmeye başlandı. Bugün kullandığımız güvenlik önlemlerinin temelleri, Elk Cloner sayesinde atıldı.
Modern Siber Güvenlik Üzerine Düşünceler
Elk Cloner'ın ortaya çıktığı 1982 yılından bu yana bilgisayar virüsleri büyük evrim geçirdi. Başlarda zararsız görünen bu tehditler, bugünlerde çok daha karmaşık hale geldi. Ransomware, casus yazılım ve gelişmiş kalıcı tehditler gibi kavramlar, siber güvenlik dünyasının kabusu haline geldi.
Bu tehditlere karşı geliştirilen önlemler de aynı hızla gelişti. Eskiden basitçe tehditleri tespit eden antivirüs yazılımları yerini yapay zeka ve makine öğrenimi destekli sistemlere bıraktı. Güvenlik duvarları, saldırı tespit sistemleri ve uç nokta güvenlik çözümleri artık olmazsa olmazlar arasında yer alıyor.
Elk Cloner'ın mirası, siber güvenliğin önemini hatırlatmaya devam ediyor. Gelişen tehditlere karşı sürekli uyanık olmak ve yenilikçi çözümler üretmek zorundayız. Elk Cloner'ın ortaya çıkışı, siber suçlularla olan savaşın başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bu savaşta galip gelebilmek için güçlü siber güvenlik önlemleri almak şarttır.
Sonuç olarak Elk Cloner, basit bir şaka olarak ortaya çıkmış olsa da, bilgisayar dünyasının geleceğini şekillendiren önemli bir adım olmuştur. Bu zararsız görünen virüs, siber güvenlik bilincinin oluşmasında büyük rol oynamıştır. Bugün karşılaştığımız karmaşık siber tehditlere karşı mücadele ederken, Elk Cloner'ın bize verdiği dersleri unutmamak gerekiyor. Geçmişten ders çıkararak geleceğe daha güvenli bir dijital dünya inşa etmek için çalışmaya devam etmeliyiz.
Vampire Survivors Benzeri 15 Oyun Önerisi
Hiç yorum yok20 Temmuz 2024
Vampire Survivors, Aralık 2021’ piyasaya sürüldüğünden beri indie oyun dünyasında çok büyük ses getirdi. Basit mekanikleri ve “bir tur daha” dedirten oyun tasarımı ile kolayca öğrenilip zor bırakılan bir yapıya sahipti. Ucuz olması ve Game Pass'de bulunması da eklenince kısa sürede bağımlılık yaratan oyunlar arasında kendine bir yer etti. Vampire Survivors’ın başarısının ardından insanlar benzeri türde daha fazla oyun arayışına girdiler. Bu yazıda da türün en iyi örneklerini göz atacağız. Ayrıca, Vampire Survivors’dan önce piyasaya sürülmüş olmasına rağmen benzer özellikler taşıyan bazı eski oyunları da inceleyeceğiz.
15- Boons & Burdens
Boons & Burdens, Gunlocked’ı yapan ekipten gelen ve küçük arena savaşlarıyla dikkat çeken bir oyun. Oyunun en belirgin özelliği, her aşamanın başında seçmeniz gereken “Burdens” (Yükler) ve bunların oyunun zorluk seviyesini artırması. Bu yükler, belirli düşmanları öldürmek, haritadaki belirli noktalara ulaşmak veya güçlendirilmiş düşmanlardan oluşan bir geçidi geçmek gibi görevler içerir.
14- Enter the Gungeon
Enter the Gungeon, Vampire Survivors’a benzer mekaniklere sahip olmasına rağmen, odadan odaya geçerek düşmanlarla savaştığınız bir oyun. Yoğun beceri gerektiren bu oyun, sizi sürekli olarak mermi yağmurundan kaçmaya ve düşmanları vurmaya zorluyor.
13- Picayune Dreams
Picayune Dreams, Vampire Survivors’ın izinden giden ancak tamamen farklı bir deneyim sunan bir oyun. Yoğun müziği, sürreal sanat tarzı ve zaman zaman zorlayıcı zorluk seviyesi ile dikkat çekiyor. Bu oyun, türün diğer örneklerinden farklı olarak bir hikaye de sunuyor.
12- Gunsuit Guardians
Gunsuit Guardians, Vampire Survivors benzeri oyunları sevenler için tanıdık bir deneyim sunuyor. İkili çubukla ateş etme mekaniği ve benzersiz bir Cosmonaut Galaga estetiği ile öne çıkıyor.
11- Atomicrops
Atomicrops, Vampire Survivors’dan birkaç yıl önce piyasaya sürülmüş olmasına rağmen benzer özellikler taşıyan bir oyun. Bu oyun, çiftçilik simülasyonunu mermi cehennemi ile birleştirerek benzersiz bir deneyim sunuyor.
10- Kill The Crows
Kill The Crows, Vampire Survivors tarzı oyunları sevenler için zorlu bir deneyim sunuyor. Oyunda her şey tek bir vuruşta ölüyor ve bu da oyunu oldukça zorlaştırıyor.
9- Halls of Torment
Halls of Torment, Diablo tarzı grafiklerle ve Hades benzeri tanrıların nimetleriyle dikkat çeken bir oyun. Bu oyun, türün diğer örneklerinden farklı olarak hikaye ve karakterizasyon sunuyor.
8- Death Must Die
Death Must Die, Vampire Survivors tarzı oyunların zorluk seviyesini artıran ve ARPG/survival/crafting unsurlarını bir araya getiren bir oyun. Bu oyun, oyunculara kendi yükseltmelerini yapma ve malzemeleri toplama imkanı sunuyor.
7- Deep Rock Galactic Survivor
Deep Rock Galactic Survivor, Vampire Survivors tarzı oyunları sevenler için kaynak toplama ve madencilik mekanikleri ekleyen bir oyun. Bu oyun, dar koridorlar ve boğucu haritalarla dikkat çekiyor.
6- Swarm Grinder
Swarm Grinder, Vampire Survivors tarzı oyunları sevenler için duvarlarla çevrili bir ortamda geçen bir oyun. Oyuncular, düşmanların hızını kontrol edebilir ve yakıtlarını doldurmak için düşmanları öldürmek zorundadır.
5- Yet Another Zombie Survivors
Yet Another Zombie Survivors, modern silahlarla ve zombi temasıyla dikkat çeken bir oyun. Bu oyun, oyunculara üç kişilik bir ekip oluşturma imkanı sunuyor.
4- RICE
RICE, Vampire Survivors tarzı oyunları eleştiren ve oyuncuya meydan okuyan bir oyun. Bu oyun, silah yükseltme sistemi ve meta-yükseltme sistemi ile dikkat çekiyor.
3- Crafty Survivors
Crafty Survivors, Vampire Survivors tarzı oyunları sevenler için farklı meslekleri temsil eden karakterlerle dikkat çeken bir oyun. Bu oyun, oyunculara farklı karakterlerle oynama imkanı sunuyor.
2- Tiny Rogues
Tiny Rogues, Vampire Survivors tarzı oyunları sevenler için 16-bit grafiklerle dikkat çeken bir oyun. Bu oyun, oyunculara farklı dünyaları keşfetme ve düşmanlarla savaşma imkanı sunuyor.
1- Brotato
Brotato, Vampire Survivors tarzı oyunları sevenler için kısa ve yoğun savaşlarla dikkat çeken bir oyun. Bu oyun, oyunculara kısa turlar halinde oynama imkanı sunuyor.
Bioshock Serisinin Distopik Şehri Rapture'un Baştan Sona Tüm Hikayesi
Hiç yorum yok14 Temmuz 2024
Rapture'ın Amacı
Kökenler
Rapture Topluluğunun Elitleri: Brigid Tenenbaum, Sander Cohen, Gilbert Alexander, Andrew Ryan, Sofia Lamb ve Yi Suchong. |
Şehrin İnşaatı (1945 - 1951)
Yükseliş ve Düşüş (1946 -1958)
Toplumsal Çöküş (1958-1960)
Avrupa Birliği, X'i aldatıcı mavi tikler sebebiyle suçluyor
Hiç yorum yok13 Temmuz 2024
Yedi aylık bir soruşturmanın ardından AB Komisyonu, X'e yönelik yaptırım kararını verdi. Yeni yasa, büyük online platformların yasa dışı içeriklere ve toplumsal güvenliğe yönelik risklere karşı daha kapsamlı mücadele etmelerini zorunlu kılıyor.
Komisyon, X'i reklam şeffaflığı ve araştırmacılar için veri erişimi gibi konularda suçluyor. Kullanıcı davranışlarını yönlendiren "karanlık örüntüler" ve mavi tik ile doğrulanmış hesapların sektör standartlarına uymaması, platformda dolaşan bilgilerin güvenilirliğini sorgulatıyor. Ayrıca X'in, DSA'ya uymayarak reklamlar hakkında şeffaf bilgi sunmadığı ve araştırmacıların platformdaki bilgilere erişimini engellediği de savunuluyor.
Bu suçlamalar kanıtlanırsa X, küresel cirosunun %6'sına kadar para cezasına çarptırılabilir. Komisyon, X'in kendisini savunma hakkı olduğunu ancak suçlamaların doğrulanması halinde hem cezai yaptırım uygulayacağını hem de platformda önemli değişiklikler talep edeceğini bildirdi.
Musk ise Komisyon'un suçlamalarına alaycı bir şekilde yanıt verdi ve AB'nin X'e "yasadışı bir gizli anlaşma" teklif ettiğini savundu. Bu anlaşmaya göre X, platformdaki içerikleri sessizce sansürlerse para cezasından kurtulacaktı. Musk'ın iddiasına göre diğer platformlar bu anlaşmayı kabul etmişken X reddetmişti.
X'e yönelik yaptırım kararı, AB ve sosyal medya platformları arasındaki gerilimi bir kez daha gözler önüne seriyor. Komisyon, X'in yanı sıra TikTok, AliExpress ve Meta gibi platformları da DSA kapsamında incelemeye almış durumda. Bu durum, AB'nin kullanıcı gizliliği, içerik denetimi ve platformlarda şeffaflık gibi konularda daha katı kurallar uygulamaya kararlı olduğunu gösteriyor.
X'in bu suçlamalara nasıl yanıt vereceği ve AB'nin yaptırımlarının platformun geleceğini nasıl etkileyeceği merak konusu.
Antagonist nedir?
Hiç yorum yok09 Haziran 2024
Antagonist, bir hikayede genellikle ana karakterin (protagonist) karşısında duran ve onun hedeflerine veya eylemlerine engel olmaya çalışan kişidir. Bu karakter, hikayenin çatışma ve dramatik gerilimini artırarak önemli bir rol oynar. Antagonistler, genellikle kötü niyetli olup ana kahramanı alt etmek için çeşitli hileler ve şiddet yöntemlerine başvururlar.
Türk Dil Kurumu'na (TDK) göre, 'antagonist' kelimesi 'düşman' anlamına gelir. Bu terim, Yunanca kökenlidir ve ilk olarak Aristoteles'in 'Poetika' adlı eserinde kullanılmıştır. Aristoteles, Yunan tragedyalarında baş karakterin karşısında yer alan düşman karakterleri tanımlamak için bu terimi kullanmıştır.
Sinemada, Joker, Thanos, Darth Vader ve Davy Jones gibi karakterler, antagonist örnekleri arasında sayılabilir. Edebiyat alanında ise 'Faust' ve 'Times Arrow' gibi eserlerdeki bazı karakterler antagonist olarak gösterilebilir.
Antagonistler sadece kötülükle sınırlı değildir; bazen protagonist ile farklı ahlaki veya ideolojik bakış açılarına sahip olabilirler. Örneğin, bazı hikayelerde antagonist karakterler, kendi doğruları ve değerleri doğrultusunda hareket ederek karmaşık ve çok boyutlu bir yapıya sahip olabilirler. Bu, hikayeye derinlik katar ve izleyicilerin veya okuyucuların karakterlerle daha fazla bağ kurmasını sağlar. Ayrıca, antagonistlerin motivasyonları ve arka plan hikayeleri, onların neden belirli davranışlarda bulunduklarını anlamamıza yardımcı olur, bu da hikayeye gerçekçilik ve zenginlik katabilir.
İkinci Dalga Feminist Hareket Nedir? Geçmişten Günümüze Feminist Hareketler
Hiç yorum yok29 Mayıs 2024
19. Yüzyılın Ortalarından Günümüze: Feminizmin Evrimi
Feminizmin Dönüm Noktaları ve Etkileri
Kadın Hareketinin Öncüleri ve Etkileri
Dünyanın en büyük karbon yakalama tesisi İzlanda'da açıldı
Hiç yorum yok08 Mayıs 2024
Karbon Yakalama Teknolojisi Nedir?
Mammoth’un Özellikleri
Mammoth, modüler bir tasarıma sahip olup, 72 “toplayıcı konteyner” ile donatılmıştır ve tam kapasitede yılda 36,000 ton karbon yakalayabilecek kapasiteye sahiptir. Bu, yılda yaklaşık 7,800 benzinli aracın yoldan çekilmesine eşdeğerdir.
Climeworks, 2030 yılına kadar yılda 1 milyon ton, 2050 yılına kadar ise 1 milyar ton karbon yakalama hedefi koyduğunu belirtiyor. Şirketin Kenya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde potansiyel DAC tesisleri kurma planları da bulunuyor.
Sonuç olarak, Mammoth tesisi, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir adım olsa da, uluslararası enerji ajansının belirttiğine göre, küresel iklim hedeflerine ulaşmak için gereken yıllık 70 milyon ton karbon yakalama kapasitesine kıyasla hala çok küçük bir kısmını oluşturuyor.