Mitoloji sevenler buraya! "Türk Mitoloji ve Destanlarında Tanrılar" çıktı!
SATIN AL
Film İncelemeleri İkonu

Sinema

2024'te İzleyebileceğiniz Kitap Uyarlaması Filmler

Hiç yorum yok

24 Ekim 2024

Son zamanlarda kitapların beyaz perdeye uyarlanması, hem edebiyat tutkunları hem de sinema meraklıları için heyecan verici bir gelişme haline geldi. Tanıdık hikayeler, yeni bir bakış açısıyla izleyicilere sunuluyor. Edward Ashton’ın Mickey 17’sinden Colleen Hoover’ın It Ends With Us’una kadar birbirinden ilginç uyarlamalar, 2024’te bizi bekliyor. Bu filmlerin bazıları hali hazırda vizyona girmiş olsa da bazıları hale çekim sürecinde ve 2024'te yayınlanıp yayınlanmayacakları kesin değil. 

Mickey 17

Edward Ashton'ın Mickey 17 adlı romanında, Mickey genellikle tehlikeli uzay görevlerine gönderilen ve her öldüğünde yeniden üretilen bir klondur. Ancak yedinci versiyon olan Mickey7, bu döngüyü kırmaya ve işler üzerinde kontrol sahibi olmaya karar verir. Bu sürükleyici hikayeden uyarlanan Mickey 17 filminde Robert Pattinson, Toni Collette ve Mark Ruffalo başrolleri paylaşıyor. Filmin önümüzdeki yılın başlarında vizyona girmesi bekleniyor ve bilim kurgu severler için büyük bir merak konusu.

Wicked


Gregory Maguire'in Wicked Witch of the West adlı kitabından uyarlanan Wicked, bu kez sinema dünyasında yeniden hayat buluyor. Başrollerde Cynthia Erivo, Ariana Grande ve Michelle Yeoh'un yer aldığı film, bu yılın merakla beklenen filmleri arasında.

It Ends With Us

Colleen Hoover'ın ödüllü romanı It Ends With Us, bir kadının eski sevgilisinin geri dönmesiyle tehdit altına giren aşk hikayesini anlatıyor. Blake Lively'nin başrolde yer aldığı bu romanın film uyarlaması, Ağustos ayında izleyicilerle buluştu. 

Harold and the Purple Crayon

Zachary Levi, Zooey Deschanel ve Lil Rel Howery gibi oyuncuları kadrosunda bulunduran ve Harold and the Purple Crayon kitabından uyarlanan film, bu yıl vizyona girdi. Zorlu bir üretim sürecinin ardından izleyicilerle buluşan film, ne yazık ki gişede beklenen başarıyı yakalayamadı.  

Uglies

Scott Westerfeld'in Uglies serisi, distopik bir dünyada geçen etkileyici bir gençlik hikayesi sunuyor. Netflix’te Eylül ayında yayınlanan film uyarlamasında, Joey King ve Laverne Cox gibi büyük isimler başrolleri paylaşıyor. Uglies'in bize sunduğu dünyada herkes 16 yaşına kadar "çirkin" kabul ediliyor. Bu yaştan sonra tören eşliğinde estetik operasyonlarla "güzel" yapılarak tüm fiziksel farklılıklar ortadan kaldırılıyor. 

Eğer film hakkında daha detaylı bir inceleme okumak isterseniz, buradan incelemeye göz atabilirsiniz.

Cold Storage

David Koepp'in Cold Storage adlı romanında, üç sıradışı bireyin, gezegeni tehdit eden ölümcül bir organizmanın yayılmasını durdurmak için güçlerini birleştirmesi gerekmektedir. Gerilim dolu bu hikayenin film uyarlamasında, başrolde Liam Neeson yer alıyor. Filmin önümüzdeki yıl vizyona girmesi bekleniyor ve heyecanla beklenen yapımlar arasında.
 

Rothko

Soyut dışavurumculuğun öncülerinden Mark Rothko'nun ölümünden sonra, eserlerinin vasiyetname uygulayıcıları tarafından değerlerinin çok altında fiyatlara satılması, sanat dünyasında büyük bir tartışmaya yol açtı. Bu olay ve sonrasında patlak veren yasal savaşlar, The Legacy of Mark Rothko adlı kitapta detaylıca ele alınıyor. Kitaptan uyarlanan filmde, Rothko'yu usta oyuncu Russell Crowe canlandırıyor. Crowe'a ek olarak Aaron Taylor-Johnson, Jared Harris ve Michael Stuhlbarg gibi güçlü isimlerden oluşan geniş bir oyuncu kadrosu da filme dahil. Defalarca ertelenen filmin bu yıl vizyona girip girmeyeceği henüz kesinleşmemiş olsa da, Rothko'nun hikayesine ilgi duyan ve biyografi türündeki filmleri seven izleyicilerin merakla bekleyeceği bir yapım olacak. 

Landing on My Feet

Olimpiyat altın madalyalı Kerri Strug'ın otobiyografisi Landing on My Feet: A Diary of Dreams, Olivia Wilde'ın yönetmenliğinde Perfect adlı bir film olarak beyaz perdeye uyarlanıyor. Film, Strug'ın kariyerini ve unutulmaz başarı hikayesini konu alacak. Şu anda yapım ön hazırlık aşamasında olduğundan, henüz bir prömiyer tarihi açıklanmadı, ancak proje spor ve biyografi severler arasında büyük merak uyandırıyor.
 

The Amateur

Robert Littell'in romanı "The Amateur," karısının Londra'daki bir terör saldırısında trajik bir şekilde hayatını kaybetmesinin ardından, intikam arayışına giren bir CIA kriptografının hikayesini anlatıyor. Üstlerinden saldırının sorumlularını takip etmelerini talep eder, ancak iç önceliklerinden dolayı harekete geçmeyeceklerini anladığında, kendi adaletini sağlamak için teşkilata şantaj yaparak kendini eğitmelerini sağlar ve intikamını almak için yola koyulur. Daha önce 1981'de bir filme uyarlanan kitap, Rami Malek ve Rachel Brosnahan'ın başrollerini paylaştığı yeni bir filmle yeniden ele alınıyor.

The Substance (2024) Film İncelemesi

Hiç yorum yok

19 Ekim 2024

 The Substance (2024), body horror türünü seven izleyiciler için sarsıcı bir deneyim sunan bir yapım. Yönetmenliğini Coralie Fargeat'in üstlendiği film, yaşlanma korkusu, kimlik krizi ve eğlence sektöründe yer edinme mücadelesi gibi temaları derinlemesine işlerken, aynı zamanda bu konuları rahatsız edici bir biçimde ve mide bulandırıcı derecede ayrıntılı sahnelerle işliyor. Başrollerde Demi Moore ve Margaret Qualley gibi isimlerin yer aldığı film, sadece korkutucu ve tedirgin edici sahneleriyle değil, aynı zamanda toplumsal eleştirileriyle de dikkat çekiyor. Moore’un canlandırdığı Elizabeth Sparkle, gençliğini ve eski ihtişamını geri kazanmak isteyen bir oyuncu. Sparkle bunları kazanmak için başvurduğu bir yöntemle, modern dünyanın güzellik ve şöhret takıntısını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.

The Substance, Elizabeth Sparkle’ın düşüşe geçmiş kariyeri ve yaşlanmaya karşı verdiği savaşı temel alarak başlıyor. Yaşlanmış ve eski popülerliğini kaybetmiş olan Elizabeth, kariyerini ve hayatını geri kazanmak için son bir çare arayışına giriyor. Bu noktada filmde "The Substance" adı verilen gizemli bir madde devreye giriyor. Fakat Elizabeth, bu maddeyi kullanarak kendini gençleştirmiyor. Onun yerine kendinin Sue adını verdiği genç ve kusursuz bir versiyonunu yaratıyor. Margaret Qualley’nin canlandırdığı Sue, Elizabeth’in gençliğinin bir temsili olarak karşımıza çıkıyor. Fakat bu beden Elizabeth ile aynı anda var olmuyor. Filmde de sıklıkla belirtildiği gibi bu kişiler ayrı kişiler değil. Tek bir kişi. Bu yüzden aynı anda var olamıyorlar, yedi günlük döngülerle hayat yaşamaya başlıyorlar. Bu da bir süre sonra Elizabeth’in arka plana itildiği ve bu yeni benliğiyle dönüşümlü olarak yaşamak zorunda kaldığı bir düzen başlatıyor.

Film, bir yandan yaşlanma korkusunu ve gençlik takıntısını işlerken, diğer yandan da eğlence sektörünün acımasız doğasını gözler önüne seriyor. Elizabeth, genç ve güzelliği sayesinde Sue’nun kazandığı başarı ve gençlikle baş edemiyor.. Sue’nun hızla ünlü olması, Elizabeth'in özlemini duyduğu hayatı onun gözleri önünde yaşaması, Elizabeth’in duygusal çöküşüne yol açan olayları başlatıyor. 

İlk yarıda etkileyici ve şok edici olan body horror unsurları, film ilerledikçe giderek artan bir yoğunluk kazanıyor. Özellikle Elizabeth'in bedeninin yavaş yavaş çöküşü ve Sue'nun bedenini kontrol etme arzusu, hem fiziksel hem de psikolojik bir gerilim yaratıyor. Ancak bu yoğunluk, filmin ikinci yarısında -en azından bende- yorucu bir hale gelmeye başladı. İlk başlarda heyecan verici olan bu grotesk sahneler, film ilerledikçe çok sık tekrar edildiği için bence izleyici üzerinde aynı etkiyi yaratmamaya başlayabilir. Sonlara doğru film, rahatsız edici unsurları birbiri ardına sıralıyor.

Margaret Qualley ve Demi Moore'un performansları, filmin en güçlü yanlarından biri. Özellikle Qualley'nin Sue olarak ortaya çıkışı, filmin enerjisini bir anda yükseltiyor. Sue'nun sahnelerinde göz kamaştıran bir performans sergileyen Qualley, filmin estetik açıdan da en parlak anlarını yaratıyor. 

Filmin alt metni oldukça zengin. Basitçe anlatmak gerekirse, kadınların yaşlandıkça değersiz görülmesi ve bu algıyı aşmak için kendilerini bir canavara dönüştürme pahasına yaşlanmayı durdurmaya çalışmaları gibi bir tema işleniyor.

Ancak bu mesaja dair iki eleştirim var. İlk olarak, bu konunun tüm ayrıcalıklara sahip bir Hollywood yıldızı etrafında ele alınması, mesajın derinliğini ve etkisini ciddi şekilde azaltıyor. Çünkü kadınların, yaşlandıktan sonra toplum tarafından dışlanması sorunu, modern toplumun en üst kademesinde yaşayan Hollywood aktrislerinden çok, orta sınıf kadınları daha fazla etkiliyor. Bu nedenle, bu tarz bir konu, bizim gibi sıradan insanlar için çok daha etkileyici olabilirdi.

İkinci eleştirim, hem ilk eleştirimin devamı niteliğinde hem de daha genel bir eleştiri. Orta sınıf kadınları üzerinden düşünecek olursak, evet, bu kadınlar hayatlarını tamamen güzellikleri üzerine kurmuyorlar. Kendilerini hem kişisel olarak hem de mesleklerinin gerektirdiği ölçüde geliştirmeleri büyük önem taşıyor. Ancak aynı durum kadın oyuncular için de geçerli değil mi? Nicole Kidman, Helena Bonham Carter, Salma Hayek, Sandra Bullock, Laura Linney, Jodie Foster, Julianne Moore, Emma Thompson, Jamie Lee Curtis gibi birçok 50’lerini geçmiş kadın oyuncu, istedikleri yaşa kadar başarılı şekilde oyunculuk yapabiliyor.

Ancak güzellikleriyle öne çıkan oyuncuların yaşlandıklarında yerlerinin doldurulacağı gerçeği, hem erkek hem de kadın oyuncular için geçerli. Bu durumun kadınlar açısından daha önemli olduğunu inkar etmiyorum. Fakat gençliklerinde bu durumu önlemeye çalışmak, kadın oyuncuların kendi ellerinde değil mi? İlk eleştirimin bu noktada devreye girdiğini tekrar hatırlatmak istiyorum. Kadınların yaşlanınca emekli edilmesi ve değersizleştirilmesi, ünlülerden çok toplumun genelindeki kadınların yaşadığı bir problem. Yönetmenin de bu sorunun farkında olduğunu düşünüyorum, çünkü filmde Elizabeth Sparkle’ı ödüllü ve başarılı bir oyuncu olarak betimlemiş. Bu nedenle, iyi bir oyuncu olmasına rağmen gözden çıkarılmış.

Sonuç olarak, ikinci eleştirim filmden çok toplumsal bir eleştiri. Ayrıca, toplumun bir ferdi olan ve ünlü olmayan bir kadın yönetmenin bu durumu, sıradan kadınlar üzerinden anlatmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.

Buna rağmen, The Substance toplumsal eleştirileriyle düşündürmeyi başaran bir yapım. Kadınların yaşlanma korkusuyla başa çıkmak için nasıl fiziksel ve psikolojik yıkıma uğradıklarını gözler önüne sererken, gençliğin ve güzelliğin her şey demek olmadığına dair güçlü bir mesaj veriyor. Ancak bu mesaj, daha geniş bir toplumsal kesimi hedef alsaydı, daha etkili olabilirdi. 

Filmin teknik açıdan da oldukça başarılı olduğunu belirtmek gerek. Sinematografi, özellikle Sue'nun gençliği ve Elizabeth'in yaşlılığı arasındaki zıtlıkları etkili bir şekilde yansıtıyor. Ses tasarımı ise gerilimi artıran unsurlardan biri olarak dikkat çekiyor. Ses efektleri ve sahne geçişleri, filmin atmosferine katkı sağlayarak izleyiciyi ekran başında tutmayı başarıyor. Filmin uzun süresine rağmen, bu teknik başarılar sayesinde izleyici, sahnelere odaklanmaya devam ediyor.

Sonuç olarak The Substance, modern sinemada body horror sevenlerin çok hoşuna gidecek, düşündürücü ve aynı zamanda rahatsız edici bir film. Margaret Qualley ve Demi Moore’un etkileyici performansları, filmin en güçlü yanlarından biri. Ancak filmin toplumsal mesajı, daha geniş bir perspektiften ele alınmış olsaydı, çok daha derin bir etki yaratabilirdi. Yine de, korku severler için unutulmaz sahneler ve etkileyici bir sinematografi sunan bu yapım, türünün öne çıkan filmlerinden biri olmayı başarıyor.

İyi

"The Substance" body horror için unutulmaz sahneler ve etkileyici bir sinematografi sunan, türü seven ve sevmeyen herkesin keyifli vakitler geçireceği bir yapım.

Uglies (2024) Film İncelemesi

Hiç yorum yok

05 Ekim 2024

 "Uglies 2024" filmi, yayınlanmadan birkaç hafta öncesine kadar hiçbir şekilde dikkatimi çekmeyen, tamamen gözümden kaçan bir yapımdı. Netflix'te böyle bir filmin yayınlanacağını görünce, biraz araştırma yapmaya karar verdim. Araştırmalarım sonucunda, bu filmin bir kitap uyarlaması olduğunu öğrendim. Scott Westerfeld tarafından yazılan Uglies serisi, dört kitaptan oluşuyor: Uglies, Pretties, Specials ve Extras. Kitap serisi dünya çapında oldukça popüler olmuş ve geniş bir okuyucu kitlesi edinmiş. 

Seri, insanların doğal hallerinin "çirkin" olarak kabul edildiği ve toplumda bir yere sahip olabilmeleri için estetik ameliyatın zorunlu olduğu bir gelecekte geçiyor. Bu dünyada gençler, 16 yaşına kadar toplumdan dışlanıyorlar ve ameliyat olup "güzel" kabul edilecekleri günü dört gözle bekleyerek yaşıyorlar. Hikâye, 16 yaşına girmeye hazırlanan Tally adlı bir genç kızın etrafında gelişiyor. Konsept, ilk bakışta oldukça dikkat çekici ve ilgi uyandırıcı. Seriyle ilgili daha fazla bilgi edinmek için biraz araştırma yaptım ve Türkçe basımlarının kapaklarını inceledim. Çirkinler kitabının kapağında aslında oldukça güzel bir kız resmi vardı; Güzeller kitabında ise gözleri büyük, uzaylıya benzeyen bir karakter dikkat çekiyordu. Bu, bana toplumun güzellik anlayışının tamamen çarpık bir hale geldiğini düşündürdü. Yani çirkin kabul edilen kişiler aslında oldukça güzelken, güzel kabul edilenlerin estetik ameliyatlarla yapay ve tuhaf bir görünüme kavuşturulduğunu hayal ettim. Ancak filmi izleyince, bu derinlikte bir yorumun filme aktarılmadığını fark ettim. Estetik ameliyat geçiren karakterler, sadece bir TikTok filtresi eklenmiş gibi yüzeysel bir değişime uğramışlardı. Filmi izlerken çoğu kişi böyle düşünmüştür.

Belki ben birkaç kapaktan etkilenip kendi kendimi bir beklentiye soktum ama sonuç olarak bu durum filmde beklediğim kadar derin bir eleştiri bulamamama neden oldu- biraz da hayal kırıklığı yaşadım. Filmin geri kalanında ise, klasik bir genç yetişkin distopyası izliyoruz. Divergent, Maze Runner ve Hunger Games serilerine oldukça benziyor. Hatta bu yapımlarla aynı kaliteye sahip olduğunu söylemek mümkün. Bu tür filmlerin ortak özelliklerinden biri, genellikle oldukça ilginç bir konsept yaratmaları, fakat bu konsepti ergenlik çağındaki bir ana karakter üzerinden işlemeleri. Böylece geniş bir genç izleyici kitlesine hitap etmeye çalışıyorlar. Elbette bu stratejinin başarılı olup olmadığı tartışılabilir, çünkü kitap serileri ve film uyarlamaları genellikle çok satıyor ve popüler oluyor. Ayrıca, bu tür filmler genellikle tek kitaplık bir hikâyeyi gereğinden fazla uzatarak işliyor.

Filmin başrolünde, Netflix yapımlarında sıkça gördüğümüz Joey King yer alıyor. King’e, Brianne Tju ve Keith Powers gibi oyuncular eşlik ediyor. Özellikle son zamanlarda Türkiye'deki ekstra popülerliğini göz önüne alırsak Joey King hayranları için ilgi çekici bir yapım olabilir.

Filmde aksiyon sahneleri neredeyse yok denecek kadar az. Daha çok bir giriş filmi havasında ve olayların temellerini atmaya yönelik bir anlatı var. Buna rağmen, biraz da olsa CGI'a para harcanmış gibi görünüyor. Özellikle şehirde geçen sahnelerdeki ortamları başarılı buldum. Ancak ormanlık ve okul sahneleri hem mekan olarak hem de atmosfer açısından oldukça kasvetli ve bunaltıcıydı. Gerçi bu, post-apokaliptik bir tür olduğu için kısmen beklenen bir durum. Yine de o tür sahneler sanki hiçbir para harcanmamış ve günü birlik gidip çekilmiş hissi yarattığı için hoşuma gitmiyor. 

Eskiden bu tarz yapımları sinema salonlarında izlediğimizde, ortalama bir prodüksiyon kalitesine ve oyunculuğa sahip olsalar bile, sinematik deneyim sayesinde daha akılda kalıcı oluyorlardı. Sinema atmosferi, filmin eksik yönlerini bir nebze telafi edebiliyordu. Fakat "Uglies" bir Netflix filmi olduğu için, o sinema deneyimi de işin içine girmiyor. Dolayısıyla filmi izledikten birkaç gün ya da en fazla bir hafta sonra hafızanızdan tamamen silinebilecek türden bir yapım.

Sonuç olarak, "Uglies 2024" ilginç bir çıkış noktasına sahip olsa da ortalama bir film olmanın ötesine  geçemiyor. Ayrıca böyle bir konudan beklenebilecek derin bir toplumsal eleştiri için de biraz yüzeysel kalıyor. Yine de distopik gençlik hikayelerini sevenler için, belki de kitap serisini okumuş olanlar için izlenebilir bir seçenek olabilir. Eğer daha önce Divergent ya da Hunger Games tarzında filmleri sevdiyseniz ve hala bu tarz distopik gençliklere doymadıysanız "Uglies" de bu tarzda sizi kısa süreliğine oyalayabilecek bir yapım olabilir.

Eh İşte

"Uglies" ilginç bir çıkış noktasına sahip olsa da bir hafta sonra tamamen unutacağınız ortalama bir film olmanın ötesine geçemiyor.

Antagonist nedir?

Hiç yorum yok

09 Haziran 2024

Antagonist, bir hikayede genellikle ana karakterin (protagonist) karşısında duran ve onun hedeflerine veya eylemlerine engel olmaya çalışan kişidir. Bu karakter, hikayenin çatışma ve dramatik gerilimini artırarak önemli bir rol oynar. Antagonistler, genellikle kötü niyetli olup ana kahramanı alt etmek için çeşitli hileler ve şiddet yöntemlerine başvururlar.

Türk Dil Kurumu'na (TDK) göre, 'antagonist' kelimesi 'düşman' anlamına gelir. Bu terim, Yunanca kökenlidir ve ilk olarak Aristoteles'in 'Poetika' adlı eserinde kullanılmıştır. Aristoteles, Yunan tragedyalarında baş karakterin karşısında yer alan düşman karakterleri tanımlamak için bu terimi kullanmıştır.

Sinemada, Joker, Thanos, Darth Vader ve Davy Jones gibi karakterler, antagonist örnekleri arasında sayılabilir. Edebiyat alanında ise 'Faust' ve 'Times Arrow' gibi eserlerdeki bazı karakterler antagonist olarak gösterilebilir.

Antagonistler sadece kötülükle sınırlı değildir; bazen protagonist ile farklı ahlaki veya ideolojik bakış açılarına sahip olabilirler. Örneğin, bazı hikayelerde antagonist karakterler, kendi doğruları ve değerleri doğrultusunda hareket ederek karmaşık ve çok boyutlu bir yapıya sahip olabilirler. Bu, hikayeye derinlik katar ve izleyicilerin veya okuyucuların karakterlerle daha fazla bağ kurmasını sağlar. Ayrıca, antagonistlerin motivasyonları ve arka plan hikayeleri, onların neden belirli davranışlarda bulunduklarını anlamamıza yardımcı olur, bu da hikayeye gerçekçilik ve zenginlik katabilir.

Disney, Oyuncak Hikayesi 2'yi "Kurtaran" Pixar Çalışanını İşten Çıkardı

Hiç yorum yok

05 Haziran 2023

Disney, Pixar animasyon stüdyosunda 75 çalışanını işten çıkaracağını duyurdu. 23 Mayıs'ta gerçekleşen bu işten çıkarmalar, Disney'nin daha büyük bir yapılandırma çabasının bir parçası olarak gerçekleştirilen bu hareket şirketin 5,5 milyar dolar tasarruf etmesini sağlayacak.

İşten çıkarılanlar arasında geçen yaz vizyona giren "Lightyear"ın birkaç yöneticisi de bulunuyor. Bu kişiler arasında film yönetmeni Angus MacLane ve yapımcı Galyn Susman da yer alıyor.



Susman'ın işten çıkarılması, Disney hayranları için oldukça şaşırtıcı oldu çünkü kendisi, "Toy Story 2"yi tamamen kaybetmekten gerçek anlamda kurtaran kişi olarak biliniyor. 1998 yılında filmin yapımı sırasında, o ana kadar yapılan tüm çalışma, Pixar'ın iç sunucularındaki bir silme komutu nedeniyle neredeyse kaybediliyordu. O dönemde doğum izninde olan ve uzaktan çalışan Susman'ın ev bilgisayarında filmin yedek bir kopyası bulunuyordu, bu da Pixar'ın neredeyse her şeyi geri kazanmasını sağladı.

Hollywood tarihindeki önemli anlardan olan bu  hikaye hakkında bir kısa film yapıldı ve devam filminin DVD sürümüne eklendi.

MacLane ve Susman'ın yanı sıra, Pixar'ın dünya çapındaki kamuoyu başkanı Michael Agulnek de işten çıkarıldı.

Bu işten çıkarmalar, Pixar'ın bazı zorluklarla karşı karşıya olduğu bir döneme denk geliyor. Stüdyonun son iki filmi olan "Lightyear" ve "Turning Red" gişede beklenenin altında performans gösterdi. Pixar ayrıca DreamWorks Animation ve Sony Pictures Animation gibi diğer animasyon stüdyolarından gelen artan rekabetle karşı karşıya.

Bu zorluklara rağmen, diğer tüm animasyon stüdyolarından daha fazla olmak üzere 23 Akademi Ödülü kazanan Pixar hala dünyanın en başarılı animasyon stüdyolarından biri olarak kabul ediliyor.


Barbie, dünya çapında pembe boya kıtlığına neden oldu

Hiç yorum yok

04 Haziran 2023

Greta Gerwig'in yönettiği ve Margot Robbie ile Ryan Gosling'in başrollerini paylaştığı yaklaşan canlı aksiyon Barbie filmi, dünya çapında pembe boya kıtlığına neden oldu.

Yapım tasarımcısı Sarah Greenwood, Architectural Digest röportajında, filmin setinin bu kadar çok pembe boya gerektirdiğini ve bu durumun küresel kaynakları tükettiğini belirtti. 

Filmin parlak pembe estetiği açıkça ikonik Barbie bebekten esinlenmiş olsa da, Gerwig, aynı zamanda "gerçeküstü ve rüya gibi" bir dünya yaratmak istediğini söyledi. 

Yönetmen koltuğunda oturan Gerwig; "Pembenin çok parlak olmasını ve her şeyin neredeyse fazla fazla olmasını istedim. Küçük bir kızken Barbie'lerle oynarken hissettiğim merak ve olasılık duygusunu yakalamak istedim." dedi. 


Margot Robbie ve Ryan Gosling'in yanı sıra, Will Ferrell, America Ferrera, Michael Cera ve Helen Mirren gibi oyuncuların da yer aldığı film 21 Temmuz'da vizyona girecek.

Yayınlanan yeni fragmanda, Barbie'nin Barbieland'da görünüşte mükemmel bir hayat yaşadığı gösteriliyor. Güzel bir evi, sevgi dolu bir erkek arkadaşı ve başarılı bir kariyeri var. Ancak, kısa süre sonra hayatının gerçekten mükemmel olup olmadığını sorgulamaya başlıyor.

Bir dizi olayın ardından, Barbie, Barbieland'dan ayrılmaya ve gerçek dünyaya adım atmaya karar veriyor. Ken de ona katılıyor ve birlikte keşif dolu bir yolculuğa çıkıyorlar.

Fragmanda ayrıca Ferrell, Ferrera, Cera ve Mirren'in sahneleri de yer alıyor. 

Bu yaz ailecek izlemek için eğlenceli bir film arıyorsanız, Barbie filmine göz atmanızda fayda var.

Oppenheimer, Nolan'ın 20 yıl sonraki ilk "18+" filmi olacak

Hiç yorum yok

02 Haziran 2023

Christopher Nolan'un yeni filmi Oppenheimer'ın, 20 yıldan uzun bir süre sonra çıkacak olan ilk R-rated (17 yaş ve altı izleyiciler için ebeveyn veya yetişkin gözetimi gerektiren) filmi olacağı ortaya çıktı.

Oppenheimer, Kai Bird ve Martin J. Sherwin'in 2005 yılında yayınlanan American Prometheus adlı romanından uyarlanıyor. Film, gerçek hayatta yaşamış olan fizikçi J. Robert Oppenheimer'ın İkinci Dünya Savaşı sırasında dünyanın ilk atom bombasını yapma sürecini konu alıyor. Cillian Murphy, baş karakter J. Robert Oppenheimer'ı canlandırırken, filmde Emily Blunt da eşi Kitty rolünde yer alacak. Matt Damon, Robert Downey Jr., Florence Pugh, Rami Malek ve Jack Quaid gibi birbirinden yetenekli oyuncular da filmde yer alacak.


Christopher Nolan'ın bugüne kadar çektiği en uzun film olacak olan Oppenheimer, üç saatlik bir gösterim süresine sahip olacak. Bu da yönetmenin 2014 yapımı Interstellar filminden daha uzun bir süreye tekabül ediyor. Fragmanlardan gördüğümüz kadarıyla da filmde gerilim ve tansiyon hiç düşmeyecek ve seyircileri soluksuz bir deneyime sürükleyecek.

R-rated derecelendirme, genellikle ABD sinemasında kullanılan bir terim olup, 17 yaş ve altı izleyicilerin yanlarında bir ebeveyn veya yetişkin bir koruyucu bulundurması gerektiği anlamına geliyor. Türkiye'deki karşılığı ise genellikle "18+" ya da "yetişkinlere yönelik" olarak ifade edilir. İngiltere gibi diğer Avrupa ülkelerinde ise bu derecelendirme sistemi yaklaşık olarak 15 yaş sınırı denk geliyor. Yani, Oppenheimer'ı izlemek isteyen 15 yaşından küçük izleyicilerin ebeveynleriyle birlikte dahi olsalar sinema salonlarına giriş yapmaları mümkün olmayacak.

Tom Hanks'in Gözünden Sinemanın Zorlukları

Hiç yorum yok
Ünlü oyuncu Tom Hanks, kariyeri boyunca rol aldığı bazı filmleriyle ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. Kendisinin de nefret ettiği filmler olduğunu itiraf eden Hanks, sinema dünyasında karşılaşılan beş zorluk noktasını Rubicon olarak nitelendirdi ve bu noktalardan bahsetti.

İlk Rubicon noktası, bir filmin teklifini kabul etmek. Hanks, bu noktada kaderin belirlendiğini ve o filmde yer alacağını anladığını ifade etti. İkinci Rubicon ise, yapılan filmin izlenmesi anı. Ya istenilen şekilde işler ve beklenen film ortaya çıkar ya da istenilen sonucu vermez. Bu noktada film yapımcısı için hayal kırıklığı veya mutluluk anları yaşanır.

Tom Hanks, üçüncü Rubicon noktasının ise eleştirel reaksiyonlar olduğunu dile getirdi. Herkesin film hakkında farklı düşüncelere sahip olabileceğini belirten Hanks, bazı insanların filmi nefret ederken, diğerlerinin de muhteşem bulabileceğini söyledi. Gerçek film, bu iki düşünce arasında bir yerdedir.



Dördüncü Rubicon, filmi ticari olarak nasıl performans gösterdiğiyle ilgilidir. Hanks, bir film eğer başarılı olmazsa, kariyerin de tehlikeye girebileceğini vurguladı. Para kazanmaması durumunda, bir oyuncunun geleceği tehlikeye girebilir ve kısa sürede unutulabilir.

Son Rubicon noktası ise zaman faktörüdür. Hanks, zamanın bir filmin kaderini nasıl değiştirebileceğini örnek olarak "That Thing You Do!" adlı filmiyle açıkladı. Film çıktığında pek başarılı olmamış ve eleştirilmiş olsa da, zamanla bir kült klasiğe dönüşmüştü. Hanks, yayınların filmi başlangıçta nasıl reddettiğini, ancak sonradan kült klasiği olarak nitelendirdiğini söyledi. Zamanın, bir filmin algısını değiştirme gücüne dikkat çeken Hanks, bu noktanın önemini vurguladı.

Tom Hanks, şu anda başrolünde yer aldığı Wes Anderson imzalı "Asteroid City" filmiyle büyük bir heyecan uyandırıyor. Anderson, "The French Dispatch" adlı filminden sonra bu yeni projesiyle sinemaseverlere eşsiz bir deneyim sunmayı hedefliyor. Steve Carell ve Margot Robbie gibi ünlü isimlerle birlikte Hanks, 1955 yılında hayali bir Amerikan çöl kasabasında geçen bu filmde izleyiciyi büyülemeyi amaçlıyor.


Quentin Tarantino, akış hizmetleri hakkındaki düşüncelerini paylaştı

Hiç yorum yok

01 Haziran 2023

Sinema Devi Quentin Tarantino, streaming servisleri hakkında düşüncelerini paylaştı.


Ünlü yönetmen Tarantino, Deadline ile yaptığı bir röportajda, filmlerin sinematik gösterim için yapıldığına daima inandığını ve akış hizmetleri nedeniyle sinema filmi kavramının artık var olmadığını söyledi:

"30 yıl boyunca her şeyimi vermek ve sonra 'Tamam, yeter' demek fikrini seviyorum. Ve azalan geri dönüşlerle çalışmaktan hoşlanmıyorum. Ve demek istiyorum ki, şu an iyi bir zaman çünkü ne de olsa bir sinema filmi artık ne anlama geliyor? Sadece Apple'da gösterilen bir şey mi? Bu azalan geri dönüşler olurdu. 

Kimseyi hedef almıyorum ama Netflix için, Ryan Reynolds bi' filmde 50 milyon dolar, diğer filmde 50 milyon dolar ve bir sonraki filmde de 50 milyon dolar kazanmış. Bu filmlerin hiçbirini bilmiyorum. Hiçbirini izlemedim. Sen izledin mi?" dedi.



Yönetmen ayrıca yaklaşan son filmi olan The Movie Critic hakkında konuştu ve büyük olasılıkla Sony ile birlikte çalışacağını da belirtti:

"Onlar sadece, tamamen sinematik deneyime adanmış olan son oyuncu. Akış ağına beslemekle ilgili değil. Onlar sinematik deneyime adanmışlardır. Başarıyı koltuklarda oturan izleyicilerle ölçerler. Ve başarıyı, filmlerin zaman ruhuna giriş yapmasıyla ölçerler, sadece büyük ve pahalı bir film yapmak ve ardından akış platformunuza koymakla değil. Kimse onun var olduğunu bile bilmez," diye ekledi.

1977 Güney Kaliforniya'da geçecek olan The Movie Critic adlı film, gerçek bir sinema eleştirmenine odaklanacak ve yönetmenin gençken büyüdüğü ve bir otomat yeniden dolduran olarak çalıştığı dergi için okuduğu bir porno dergisi için gerçek bir hikayeye dayanacak.

Yakın zamanda, bu yaklaşan proje Haziran ayında "ön-ön yapıma" geçecek. Ünlü yönetmen şu anda başrolü oynayacak 35 yaş civarında bir aktör aradığını belirtti.

Terrifier 3'ün Daha Bütçeli ve Daha Şiddetli Bir Korku Filmi Olacağı Açıklandı

Hiç yorum yok


Terrifier serisinin üçüncü filmi olan Terrifier 3, korku severlere heyecan dolu bir deneyim sunmaya hazırlanıyor. Art adlı ölümcül palyaçonun korku dolu maceralarının devamı niteliğindeki bu bağımsız yapım, daha büyük bir bütçe ve daha "aşırı" şiddet içeriğiyle izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunmaya geliyor. Detayları merakla beklenen film, korku sinemasının sınırlarını zorlamaya devam edecek.

Daha Büyük Bir Bütçe ve Daha Şiddetli Bir Korku Filmi Bizleri Bekliyor!


Terrifier serisinin ilk filmi olan Terrifier, 2018 yılında düşük bir bütçeyle hayata geçirildi ve kanlı sahneleriyle büyük yankı uyandırdı. Ardından gelen devam filmi Terrifier 2 ise bu ünü daha da artırarak küresel çapta büyük bir gişe başarısı elde etti. Şimdi ise Priscilla Smith'in açıklamalarına göre Terrifier 3 için daha büyük bir bütçe ayrıldı ve filmin yaratıcı ekibine daha fazla özgürlük sağlanacak.

Terrifier 3'ün yaratıcıları olan yazar-yönetmen Damien Leone ve yapımcı Phil Falcone, serinin hayranlarının beklediği türden bir deneyim sunmak için geri dönüyor. Filmde yer alacak olan Art the Clown karakterini canlandıran David Howard Thornton'ın da seriye geri döneceği tahmin ediliyor. Ayrıca, diğer filmlerde merkezi bir karakter olan Sienna'yı canlandıran Lauren LaVera'nın da kadroda yer alacağı bildiriliyor.



Terrifier 3'ün hikaye detayları henüz açıklanmasa da, heyecan dolu sahneler ve sürprizlerle dolu bir korku deneyimi sunması bekleniyor. Terrifier serisinin hayranları, Art the Clown'ın korku dolu dünyasında bir kez daha gerilim dolu bir yolculuğa çıkacak.

The Conjuring 4 ne zaman yayınlanacak?

Hiç yorum yok

28 Mayıs 2023

The Conjuring, etkileyici görselleri, olağanüstü film yapımı ve görsel efektleriyle korku hayranlarını büyülemişti. Perron ailesinin ürkütücü deneyimlerinin anlatıldığı bu film, son dönemdeki en çarpıcı korku filmlerinden biri olarak övgüyle karşılandı.



Bu başarılı film, The Conjuring 2 ve The Conjuring 3: The Devil Made Me Do It olmak üzere iki devam filmine ve bir dizi yan projede kapı aralamıştı.

Ancak, korku meraklıları Warren'ların doğaüstü deneyimlerini anlatan başka bir filmi görmek için sabırsızlanıyor. The Conjuring 4 resmi olarak duyuruldu, bu yüzden şimdiye kadar film hakkında öğrendiğimiz her şeyi derledik.


The Conjuring 4 ne zaman yayınlanacak?


Aralık 2022 itibarıyla The Conjuring 4'ün onaylanmış bir yayın tarihi bulunmamaktadır. Bununla birlikte, filmi 2024 yılında beklememiz muhtemeldir.

Eylül 8, 2023 tarihinde The Conjuring yan ürününün devam filmi olan The Nun 2'nin yayınlanması planlanmaktadır. Bu yüzden stüdyonun aynı dönemde iki filmi gösterime sokması pek olası değildir.

Deadline'ın bir raporuna göre, David Leslie Johnson-McGoldrick, ikinci ve üçüncü Conjuring filmlerini kaleme aldıktan sonra yine senarist olarak dönecektir. Üç Conjuring filmi için yapımcı olan James Wan ve Peter Safran da aynı görevle geri döneceklerdir.

The Conjuring 4 oyuncu kadrosu: Kimler yer alacak? Patrick Wilson ve Vera Farmiga, The Conjuring 4'te Ed ve Lorraine Warren olarak geri dönmesi beklenen isimlerdir.

Ancak, The Hollywood Reporter, "şu anda anlaşmalar yapılmadı" diyor ve filmdeki oyuncu kadrosu hakkında başka güncellemeler yapılmadı.

The Conjuring serisi genellikle her devam filminde Warren'ların farklı doğaüstü olayları araştırdığı için geçmiş filmlerdeki herhangi bir karakterin bu filmde yer almasını beklemeyin - tabii ki Annabelle bebeğin dışında.


The Conjuring 4'ün konusu ne?


The Conjuring 4 için henüz resmi bir konu açıklanmadı, ancak hayranlar dördüncü filmde en ünlü vakalarından biri olan The Amityville Horror'u işleyeceğini umuyorlar.



En son The Devil Made Me Do It'i yöneten Michael Chaves, şunları söyledi: "80'lerde gerçekleşen bazı ilginç olay dosyaları var ve bunlardan hiçbirini açıklamadan, Warren'ları bu kez halk figürleri olarak, şüphecilerin saldırısına uğrayan, polis departmanlarıyla çalışan kişiler olarak görmek ilginç olabilir.

"Umarım [The Devil Made Me Do It], Warren'lar için yeni bir bölüm açar. The Conjuring filmlerine çok özgü bir sonu var. Buradan nereye gidebileceğini görmek beni heyecanlandırıyor. Warren'lar nelerle karşılaşabilir? Kariyerlerinde neler oldu? Bence çok fazla olasılık var."

Ocak 2'deki Collider röportajında The Conjuring yönetmeni James Wan, dördüncü bölümün Warren'ları içeren son giriş olabileceğini açıkladı. "[W] doğruyu bulmaktan ve anlatmak istediğimiz Warren hikayelerinin duygusal tarafından emin olmaktan, hareket edip, potansiyel olarak sonlandırmak istediğimiz şeyden emin olmak istiyoruz."

CinemaCon'da, The Conjuring 4'ün The Conjuring: Last Rites adını taşıyacağı ve ilk Conjuring filmine ait bir görüntü eşliğinde duyurulduğu doğrulandı.

Harrison Ford: Sinemanın Efsanevi Yıldızı ve Olağanüstü Yaşam Öyküsü

Hiç yorum yok

26 Mayıs 2023

Harrison Ford, tartışmasız bir şekilde sinema dünyasının önemli isimlerinden biridir. 81. yaşını kutlayacak olan bu usta aktör, son on beş yılda hem eleştirel olarak başarılı hem de ticari anlamda başarılı filmlerde yer almıştır. Star Wars serisinde Han Solo ve Indiana Jones gibi ikonik kahramanları canlandırmış, Blade Runner (1982) filminde Rick Deckard olarak izleyicilerin beğenisini kazanmış, The Fugitive (1993) filminde de doktor Richard Kimble rolünde unutulmaz bir performans sergilemiştir.

Son zamanlarda Ford, dizi projeleriyle meşgul olsa da, 30 Haziran Cuma günü Indiana Jones and the Dial of Destiny filminde sinemalara geri dönüş yapacak ve 2024'te Marvel Sinematik Evreni'ne Captain America: New World Order filmi ile katılacak. Harrison Ford hakkında daha fazla bilgi edinmek için, hayatının önemli anılarını içeren bu yazıyı okumaya devam edin.


Gençlik Yılları


Harrison Ford, 13 Temmuz 1942'de Chicago'da doğmuştur. Ailesi, sahne performanslarına dayalı bir geçmişe sahiptir. Annesi Dorothy radyo oyuncusu, babası Christopher ise oyunculukla ilgilenen bir isimdir. Ford, lise eğitimini Park Ridge, Illinois'de tamamlamış ve okulun radyo istasyonunda da görünmüştür. Üniversiteye başladığında felsefe bölümünde okuyan Ford, bir oyunculuk dersine katılmasıyla gelecekteki kariyerine dair bir ilham kaynağı bulmuştur. Yaz stajı sırasında Hollywood'a seslendirme işleri aramak için giden Ford, aynı dönemde marangozluk becerileri kazanmıştır.

Tuvalet İhtiyacı Sonucu Gelen Fırsat


Harrison Ford'un büyük bir oyunculuk fırsatı, tuvalet ihtiyacı sayesinde elde ettiği bir mülakatla gelmiştir. 1966 yılında Columbia Pictures ile yapılan bir anlaşma sayesinde genç aktör, sinema ve televizyonda küçük rollerde kendini gösterme şansı yakalamıştır. Ford'un anlattığına göre, sözleşme imzalamak için gittiği mülakat sırasında idrar torbasının dolu olması nedeniyle bir tuvalet ziyareti yapmak istemiş ve bu sırada bir asistan tarafından içeri yönlendirilmiştir. Sonuç olarak, Ford hayatının dönüm noktalarından birine bu beklenmedik olay sayesinde ulaşmıştır.


Usta Yönetmenlerle İşbirlikleri



Ford, rol arkadaşı Carrie Fisher ile Star Wars basın toplantısındayken (1980)

Harrison Ford, kariyerinin başlangıcında marangozluk yaparken bir yandan da Francis Ford Coppola ve George Lucas gibi ünlü yönetmenlerin projelerinde yer almıştır. 1968 yılında Ford, ünlü rock grubu The Doors'un menajeri olmak için Los Angeles'a taşınmıştır. Ancak kısa bir süre sonra oyunculuğa geri dönmüş ve Coppola'nın "The Conversation" adlı filmiyle sinemadaki çıkışını yapmıştır.

Ford, 1973 yılında George Lucas'ın yönettiği "American Graffiti" adlı filmde de küçük bir rol almıştır. Ancak gerçek çıkışını 1977 yılında George Lucas'ın yönettiği "Star Wars: Bölüm IV - Yeni Bir Umut" filminde Han Solo karakterini canlandırarak yapmıştır. Han Solo'nun asi ve karizmatik karakteri, izleyiciler tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmış ve Ford'un kariyerine yıldız gibi parlamıştır.


Indiana Jones ve Diğer Unutulmaz Rolleri


Harrison Ford'un kariyerindeki bir diğer ikonik karakter ise Indiana Jones'dur. Steven Spielberg'in yönettiği "Raiders of the Lost Ark" (Kayıp Hazine Avcıları) filmiyle başlayan Indiana Jones serisi, dünya çapında büyük bir popülerlik kazanmıştır. Arkeolog ve maceraperest olan Indiana Jones karakteri, Ford'un olağanüstü performansıyla hayat bulmuş ve sinema tarihinde unutulmaz bir ikon haline gelmiştir. Ford, Indiana Jones'u "Raiders of the Lost Ark" (1981), "Indiana Jones and the Temple of Doom" (1984), "Indiana Jones and the Last Crusade" (1989) ve "Indiana Jones and the Kingdom of the Crystal Skull" (2008) filmlerinde canlandırmıştır.

Harrison Ford, kariyeri boyunca birçok başarılı filmde yer almıştır. "Blade Runner" (1982), "Witness" (1985), "The Fugitive" (1993), "Air Force One" (1997) ve "42" (2013) gibi filmlerdeki performansları da övgüyle karşılanmıştır. Ford'un yetenekleri ve çok yönlülüğü, drama, aksiyon ve macera türündeki filmlerde de kendini kanıtlamıştır.


Yaşamın İçinden Maceralar


Harrison Ford, sinema dünyasında büyük bir başarı elde etmesinin yanı sıra, gerçek hayatta da maceraperest bir kişiliğe sahiptir. Pilot lisansına sahip olan Ford, özel bir koleksiyonu olan uçaklarıyla aktif bir şekilde uçmaktadır. 1999 yılında uçak kazası geçirmiş ve ciddi yaralanmış olsa da, bu deneyim onun uçmaya olan tutkusunu azaltmamıştır.

Ayrıca Ford, çevre konularına olan ilgisiyle de tanınır. Günümüzde, çevre koruma çalışmalarına aktif olarak katılan ve çeşitli doğa koruma kuruluşlarında görev alan bir aktivisttir. Ford, çevre bilincini artırmak ve doğal yaşam alanlarını korumak için birçok projeye destek vermektedir.

Harrison Ford, uzun ve başarılı kariyeri boyunca unutulmaz karakterler canlandırmış ve sinema dünyasında iz bırakmış bir oyuncudur. Tutkulu bir performans sergilemesi, maceracı ruhu ve seyirciyle kurduğu bağ ile izleyicilerin gönlünde taht kurmayı başarmıştır. Oyunculuğuyla ve kişiliğiyle sinema tarihinde özel bir yere sahip olan Harrison Ford, hâlâ aktif bir şekilde projelerde yer alarak sinemaseverlere keyifli deneyimler sunmaktadır.


Kaynak ve İngilizce Aslı — 8 Things You Might Not Know About Harrison Ford (mentalfloss.com)



Netflix, İspanya'da 1 milyondan fazla abone kaybetti

Hiç yorum yok

28 Nisan 2023

Netflix, İspanya'da son zamanlarda büyük bir kullanıcı kaybı yaşadı. Şirket, hesap paylaşımının önüne geçmek için başka kişilerle hesap paylaşan kullanıcılardan ek ücret talep etmeye başladı. Ancak, bu uygulama milyonlarca İspanyol kullanıcının Netflix aboneliğini iptal etmesine neden oldu. 

Kantar Group tarafından yayınlanan verilere göre, 2023'ün ilk çeyreğinde Netflix, İspanya'da 1 milyondan fazla kullanıcı kaybetti. İspanyol kullanıcıların üçte ikisi, hesaplarını tanıdıkları, arkadaşları ve akrabalarıyla paylaştıkları için aboneliklerini iptal etti. 


Araştırmaya göre abonelik iptallerinin sayısı, önceki döneme kıyasla üç kat arttı. Netflix'e göre, dünya genelinde 100 milyondan fazla kullanıcının başka birinin hesabını kullandığı düşünülüyor. 

Netflix, Şubat ayında İspanya'da hesap paylaşanlardan ek ücret talep etmeye başlamıştı. Netflix tarafından önlem alınmazsa da abone kaybının devam edeceği düşünülüyor. İspanya'da geri kalan Netflix abonelerinin onda biri, ikinci çeyrekte aboneliklerini iptal etmeyi planlıyor. 

Bu gelişmelerin yanı sıra ülkede Amazon Prime Video, Netflix'in liderliğini ele geçirerek, yayın platformu pazarındaki birinci sıraya yükseldi.

Cate Blanchett, iptal kültürünün topluma zarar verdiğini söyledi

Hiç yorum yok

16 Şubat 2023

Yakın zamanda yapılan bir röportajda Cate Blanchett, iptal kültürünün toplum üzerindeki olumsuz etkisine ilişkin endişesini dile getirdi. Bu röportajında ünlü aktör, aynı hataların tekrarlanmaması için yaratıldıkları bağlamı anlamamız gerektiğinden, tartışmalı veya sorunlu içerikler içerseler bile eski kitapları okumaktan, eski filmleri izlemekten veya tarihi olayları incelemekten kaçınmamamız gerektiğini savundu.

Blanchett, büyük sanat eserleri yaratan ancak kişisel hayatı günümüz standartlarına göre son derece sorunlu kabul edilen sanatçı Picasso örneğini vererek onun sanatını hâlâ takdir etmemiz ve sağlıklı eleştirinin önemini kabul etmemiz gerektiğini söyledi.

Blanchett'in son filmi TÁR'de manipülasyon ve tacizle suçlanan ünlü bir orkestra şefini oynuyor. Ünlü aktör, son filmi hakkında bir dizi eleştiriyle karşı karşıya kaldı. Filmin gösterime girmesinin ardından başrol kadın şef Marin Alsop, filmi "kadın karşıtı" olarak nitelendirdi.


Ancak Blanchett, Ocak ayında BBC Radio 4'e konuşurken Alsop'un yorumlarına yanıt verdi. Blanchett, Alsop'a "son derece saygı duyduğunu" ancak filmin aslında "gücün yozlaştırıcı doğası" hakkında olduğunu söyledi. Oyuncu yaptığı açıklamada "Bence kişinin cinsiyeti ne olursa olsun gücün yozlaştırıcı bir güç olduğunu düşünüyorum. Hepimizi etkilediğini düşünüyorum.” dedi.

Bununla birlikte Blanchett, filmin toplumsal güç meselesini ve cinsiyetten bağımsız olarak bireyler üzerinde sahip olabileceği yozlaştırıcı doğayı ele aldığını savundu. Blanchett, bu tür hikayelerden öğrenebileceğimize ve bugün karşılaştığımız varoluşsal zorluklarla yüzleşmek için bunları kullanabileceğimize inanıyor.

How To Train Your Dragon'ın 2025'te Live-Action Filminin Çıkacağı Duyuruldu

Hiç yorum yok
Universal Studios, sevilen animasyon serisi How to Train Your Dragon'ın (Ejderhanı Nasıl Eğitirsin) live-action uyarlamasının 14 Mart 2025'te sinemalarda gösterime girmesi için hazırlıkların sürdüğünü resmen duyurdu. Serinin hayranlarını oldukça sevindiren bir gelişme olsa da topluluk tarafından şaşırtıcı bir gelişme olarak kabul edilmiyor. Son yıllarda benzer live-action uyarlamalarının başarısı göz önüne alındığında geç bile kalındığı söylenebilir.


2010'da vizyona giren orijinal "Ejderhanı Nasıl Eğitirsin" filmi, güzel animasyonu ve duygusal açıdan yankı uyandıran senaryosuyla oldukça beğenilmişti. Serinin devam filmleri de hikayeyi ve arkadaşlık ilişkilerini daha da derinleştirerek Universal Studios'un başarılı franchise'larından biri haline getirdi. Franchise, dünya çapındaki gişede 1,6 milyar doların oldukça üzerinde hasılat yaparak her yaştan animasyon severlerin favori serilerinden biri haline geldi. 

İlk filmin ortak yazarı ve yönetmeni, ikinci ve üçüncü filmlerin tek yazarı ve yönetmeni olan Dean DeBlois, live-action filminin de yazarlık ve yönetmenliğini üstlenecek. Bu konular oldukça net olmasına rağmen oyuncu kadrosu veya filmin hikayesiyle ilgili henüz bir ayrıntı yayınlanmadı.

"Ejderhanı Nasıl Eğitirsin"in film uyarlaması, filmlerde ejderhaların popülaritesi ve animasyon filmlerinin başarılı uyarlamaları göz önüne alındığında, tutma ihtimali yüksek bir seri olarak düşünülüyor. 

Ejderhanı Nasıl Eğitirsin serisinin tamamı nereden izlenir?


Ejderhanı Nasıl Eğitirsin serisinin ilk iki filmini Netflix, ikinci filmi de Amazon Prime üzerinden izleyebilirsiniz. Üçüncü film şu anda hiçbir streaming servisinde yer almıyor fakat Apple TV'den kiralayarak veya satın alayarak izlemeniz mümkün. 

Steven Spielberg, Harry Potter'ı Yönetmekten Neden Vazgeçtiğini Açıkladı

Hiç yorum yok

15 Şubat 2023

Ünlü yönetmen Steven Spielberg, geçtiğimiz günlerde Harry Potter'ın ilk filmi olan Harry Potter ve Felsefe Taşı'nı yönetme fırsatını geri çevirme kararının ardındaki gerçek nedeni ortaya çıkararak bu seçiminden hiçbir pişmanlık duymadığını söyledi.


Jurassic Park ve Jaws gibi başarılı filmleri yöneten Spielberg, kararının ailesiyle vakit geçirme arzusuna dayandığını açıkladı. Açıklamaya göre ünlü yönetmen çocuklara yönelik bir film yapmaya kendini hazır hissetmiyordu. Ayrıca film üzerinde çalışmak için ailesini dört beş aylığına başka bir ülkeye taşımak da istemiyordu. Bunun yerine karısı ve çocuklarıyla vakit geçirmeyi tercih eden yönetmen bunun doğru bir karar olduğunu da ekledi. 

Spielberg, kitabın bir fenomen haline geleceğini bilmesine rağmen, geri adım atıp projeyi başka birinin üstlenmesine izin verme kararından memnun olduğunu dile getirdi.

Yıllar içinde, aralarında Alfonso Cuarón, Mike Newell ve Fantastik Canavarlar spin-off serisini yönetmeye devam eden David Yates'in de bulunduğu birkaç başka yönetmen de Harry Potter filmlerini yönetti.

Yakın tarihli bir röportajda Spielberg, üç Akademi Ödülü'ne aday gösterilen son projesi The Fablemans hakkında konuştu. Salgının kendisine bu filmi yapması için ilham verdiğini ve bu hikayeyi anlatmak için can attığını açıkladı. 

Spielberg, tüm zamanların en başarılı film serilerinden birini yönetme şansını kaçırmasına sebep olan bu karar hakkında siz ne düşünüyorsunuz? 

Çekimler Sırasında Yönetmeni Vuralarak Öldürülen Olaylı Film "Rust" Çekilmeye Devam Edecek

Hiç yorum yok
Geçtiğimiz günlerde Alec Baldwin'in görüntü yönetmeni Halyna Hutchins'in sette ölümüyle ilgili olarak kasıtsız adam öldürmekle yargılanacağı açıklanmasına rağmen, "Rust"ın çekimlerine baharda devam edileceği açıklandı.


Projeye geri dönenler arasında yönetmen Joel Souza, Tenet Production Safety'den güvenlik görevlileri ve yapım tasarımcısı Christine Brandt'ın da yer aldığı bir dizi ekip üyesi yer alıyor.

Görüntü yönetmeni Bianca Cline, Ekim 2021'de provalar sırasında vurularak ölen Hutchins'i onurlandırmak için film tamamlayacak.

Yapım şirketi, sette çalışan silahlar ve her türlü mühimmatın yasaklanacağını ve sadece sendika üyelerinin kullanabileceğini açıkladı.

Baldwin, Santa Fe Bölge Savcılığı tarafından iki kez kasıtsız adam öldürmekle suçlandı. Avukatları, ateşli silahlarla ilgili yasanın olaydan iki ay sonra yasalaştığı için ikinci suçlamanın "yasaya aykırı" olduğunu savundu.

Tüm uçlamalara rağmen Baldwin, Hutchins'in mirasını ve vizyonunu onurlandırmaya devam edecek olan filmin başrolünde kalacak.

PINHEAD kadın oldu - Hellraiser'ın yeni filminden ilk görseller yayınlandı

Hiç yorum yok

03 Eylül 2022

Clive Barker'ın 1986 tarihli romanı The Hellbound Heart'a dayanan Hellraiser yeni uyarlamasından ilk fotoğraflar Hulu tarafından yayınlandı. Fotoğrafta korku sinemasının ikonik karakterlerinden Pinhead yer alıyor ve evet, Hellraiser'da kadın oldu. 

The Ritual, The Night House gibi filmleri yöenten David Bruckner tarafından yönetilecek olan film, Lamont Konfigürasyonu adlı gizemli bir bulmaca kutusu sayesinde Cenobit adlı verilen sadist iblisleri çağıran Riley'in başından geçenleri anlatacak. Bruckner Pinhead'in görünümü ve tasviri hakkında yaptığı açıklamada Doug Bradley tarafından canlandırılan Pinhead'in çok ikonik olduğunu ve bilinçli bir şekilde Bradley izlenimi vermek istemediklerini söyledi. 

Bununla birlikte yönetmen, yeni filmin 1987'deki orijinal filmin birebir bir uyarlaması olmadığını da belirtti. Entertainment Weekly için verdiği bir röportajda "Bu çok fazla kendine özgü bir şey, Hellraiser evreninde yeni bir hikaye." dedi. 

Odessa A'zion'ın Riley, ve Jamie Clayton'ın da Pinhead'i canlandırdığı film 7 Ekim 2022'de Hulu'da yayınlanacak. Türkiye gösterimi hakkında da net bir bilgi mevcut değil. 

 

Kaynak ve İngilizce Aslı — https://www.nme.com/news/film/jamie-clayton-is-pinhead-in-first-look-at-hellraiser-reboot-3303428

Batman 2 geliştirme aşaması resmen başladı

Hiç yorum yok

23 Ağustos 2022

Batman 2 geliştirme aşaması resmen başladı. Matt Reeves, Warner Bros. ile büyük bir anlaşma imzaladıktan sonra devam filminin senaryosunu yazmaya başladı.



Robert Pattinson, bu yılın başlarında DC'nin kara şövalyesi olarak ilk çıkışını yaptı ve büyük bir beğeni topladı. Film dünya çapında 770 milyon dolardan fazla gişe hasılatı elde etti.

Filmin başarısının ardından Reeves, bir devam filminin yanı sıra Colin Farrell'ın Penguin'i etrafında dönen bir spin-off yapımını da doğruladı.

Bununla birlikte, DC'nin film ve TV yapımlarının geleceği, Warner Bros. Discovery CEO'su David Zaslav tarafından büyük değişikliklere uğradı. Fakat bu durum Batman 2'yi olumsuz etkilememiş gibi gözüküyor çünkü Matt Reeves şu anda The Batman 2 senaryosu üzerinde çalışıyor.

Deadline'a göre Matt Reeves, Warner Bros'la büyük çaplı bir anlaşma imzaladı. Warner Bros Pictures Group Ortak CEO'ları Michael De Luca ve Pamela Abdy'nin Zaslav tarafından yönetilmesinden bu yana böyle bir anlaşmayı imzalayan ilk film yapımcısı Reeves oldu.

Geliştirme aşaması başlamış olsa da Batman 2'nin ne zaman vizyona gireceği belli değil. 

Kaynak ve İngilizce Aslı — https://www.nme.com/news/film/the-batman-2-script-officially-in-development-with-matt-reeves-3296147

'Knives Out' devam filmi 'Glass Onion'un çıkış tarihi açıklandı

Hiç yorum yok

22 Ağustos 2022

Knives Out devam filmi Glass Onion: A Knives Out Mystery, bir dizi yeni görüntünün yanı sıra bu yıl için bir çıkış tarihi açıkladı. 

Daniel Craig, yepyeni bir kadro eşliğinde Benoit Blanc olarak geri dönecek.
Netflix, Toronto galasından ve Ekim ayındaki Londra Film Festivali'ndeki ilk gösteriminden sonra 23 Aralık'ta filmin yayınlanacağını doğruladı.

Netflix ayrıca Craig, Edward Norton, Janelle Monáe, Leslie Odom Jr, Kate Hudson, Madelyn Cline, Dave Bautista, Jessica Henwick ve Kathryn Hahn da dahil olmak üzere bir masanın etrafında toplanan oyuncu kadrosunun yeni bir görüntüsünü yayınladı.


Netflix ayrıca filmin kısa bir özetini paylaştı: "Teknoloji milyarderi Miles Bron (Edward Norton) en yakınlarından ve en sevdiklerinden bazılarını özel Yunan adasında bir kaçamak için davet ettiğinde, cennette her şeyin mükemmel olmadığı çok geçmeden anlaşılır. Ve biri ölü ortaya çıktığında, entrika katmanlarını Blanc'tan daha iyi kim çözebilir?"


Glass Onion: A Knives Out Mystery, 23 Aralık'ta Netflix Türkiye kataloğunda yerini alacak.

Kaynak ve İngilizce Aslı — https://www.nme.com/news/film/knives-out-sequel-glass-onion-confirms-release-date-and-drops-new-images-3295141

© all rights reserved
made with by templateszoo