Sinema
2024'te İzleyebileceğiniz Kitap Uyarlaması Filmler
Hiç yorum yok24 Ekim 2024
The Substance (2024) Film İncelemesi
Hiç yorum yok19 Ekim 2024
The Substance (2024), body horror türünü seven izleyiciler için sarsıcı bir deneyim sunan bir yapım. Yönetmenliğini Coralie Fargeat'in üstlendiği film, yaşlanma korkusu, kimlik krizi ve eğlence sektöründe yer edinme mücadelesi gibi temaları derinlemesine işlerken, aynı zamanda bu konuları rahatsız edici bir biçimde ve mide bulandırıcı derecede ayrıntılı sahnelerle işliyor. Başrollerde Demi Moore ve Margaret Qualley gibi isimlerin yer aldığı film, sadece korkutucu ve tedirgin edici sahneleriyle değil, aynı zamanda toplumsal eleştirileriyle de dikkat çekiyor. Moore’un canlandırdığı Elizabeth Sparkle, gençliğini ve eski ihtişamını geri kazanmak isteyen bir oyuncu. Sparkle bunları kazanmak için başvurduğu bir yöntemle, modern dünyanın güzellik ve şöhret takıntısını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.
The Substance, Elizabeth Sparkle’ın düşüşe geçmiş kariyeri ve yaşlanmaya karşı verdiği savaşı temel alarak başlıyor. Yaşlanmış ve eski popülerliğini kaybetmiş olan Elizabeth, kariyerini ve hayatını geri kazanmak için son bir çare arayışına giriyor. Bu noktada filmde "The Substance" adı verilen gizemli bir madde devreye giriyor. Fakat Elizabeth, bu maddeyi kullanarak kendini gençleştirmiyor. Onun yerine kendinin Sue adını verdiği genç ve kusursuz bir versiyonunu yaratıyor. Margaret Qualley’nin canlandırdığı Sue, Elizabeth’in gençliğinin bir temsili olarak karşımıza çıkıyor. Fakat bu beden Elizabeth ile aynı anda var olmuyor. Filmde de sıklıkla belirtildiği gibi bu kişiler ayrı kişiler değil. Tek bir kişi. Bu yüzden aynı anda var olamıyorlar, yedi günlük döngülerle hayat yaşamaya başlıyorlar. Bu da bir süre sonra Elizabeth’in arka plana itildiği ve bu yeni benliğiyle dönüşümlü olarak yaşamak zorunda kaldığı bir düzen başlatıyor.
Film, bir yandan yaşlanma korkusunu ve gençlik takıntısını işlerken, diğer yandan da eğlence sektörünün acımasız doğasını gözler önüne seriyor. Elizabeth, genç ve güzelliği sayesinde Sue’nun kazandığı başarı ve gençlikle baş edemiyor.. Sue’nun hızla ünlü olması, Elizabeth'in özlemini duyduğu hayatı onun gözleri önünde yaşaması, Elizabeth’in duygusal çöküşüne yol açan olayları başlatıyor.
İlk yarıda etkileyici ve şok edici olan body horror unsurları, film ilerledikçe giderek artan bir yoğunluk kazanıyor. Özellikle Elizabeth'in bedeninin yavaş yavaş çöküşü ve Sue'nun bedenini kontrol etme arzusu, hem fiziksel hem de psikolojik bir gerilim yaratıyor. Ancak bu yoğunluk, filmin ikinci yarısında -en azından bende- yorucu bir hale gelmeye başladı. İlk başlarda heyecan verici olan bu grotesk sahneler, film ilerledikçe çok sık tekrar edildiği için bence izleyici üzerinde aynı etkiyi yaratmamaya başlayabilir. Sonlara doğru film, rahatsız edici unsurları birbiri ardına sıralıyor.
Margaret Qualley ve Demi Moore'un performansları, filmin en güçlü yanlarından biri. Özellikle Qualley'nin Sue olarak ortaya çıkışı, filmin enerjisini bir anda yükseltiyor. Sue'nun sahnelerinde göz kamaştıran bir performans sergileyen Qualley, filmin estetik açıdan da en parlak anlarını yaratıyor.
Filmin alt metni oldukça zengin. Basitçe anlatmak gerekirse, kadınların yaşlandıkça değersiz görülmesi ve bu algıyı aşmak için kendilerini bir canavara dönüştürme pahasına yaşlanmayı durdurmaya çalışmaları gibi bir tema işleniyor.
Ancak bu mesaja dair iki eleştirim var. İlk olarak, bu konunun tüm ayrıcalıklara sahip bir Hollywood yıldızı etrafında ele alınması, mesajın derinliğini ve etkisini ciddi şekilde azaltıyor. Çünkü kadınların, yaşlandıktan sonra toplum tarafından dışlanması sorunu, modern toplumun en üst kademesinde yaşayan Hollywood aktrislerinden çok, orta sınıf kadınları daha fazla etkiliyor. Bu nedenle, bu tarz bir konu, bizim gibi sıradan insanlar için çok daha etkileyici olabilirdi.
İkinci eleştirim, hem ilk eleştirimin devamı niteliğinde hem de daha genel bir eleştiri. Orta sınıf kadınları üzerinden düşünecek olursak, evet, bu kadınlar hayatlarını tamamen güzellikleri üzerine kurmuyorlar. Kendilerini hem kişisel olarak hem de mesleklerinin gerektirdiği ölçüde geliştirmeleri büyük önem taşıyor. Ancak aynı durum kadın oyuncular için de geçerli değil mi? Nicole Kidman, Helena Bonham Carter, Salma Hayek, Sandra Bullock, Laura Linney, Jodie Foster, Julianne Moore, Emma Thompson, Jamie Lee Curtis gibi birçok 50’lerini geçmiş kadın oyuncu, istedikleri yaşa kadar başarılı şekilde oyunculuk yapabiliyor.
Ancak güzellikleriyle öne çıkan oyuncuların yaşlandıklarında yerlerinin doldurulacağı gerçeği, hem erkek hem de kadın oyuncular için geçerli. Bu durumun kadınlar açısından daha önemli olduğunu inkar etmiyorum. Fakat gençliklerinde bu durumu önlemeye çalışmak, kadın oyuncuların kendi ellerinde değil mi? İlk eleştirimin bu noktada devreye girdiğini tekrar hatırlatmak istiyorum. Kadınların yaşlanınca emekli edilmesi ve değersizleştirilmesi, ünlülerden çok toplumun genelindeki kadınların yaşadığı bir problem. Yönetmenin de bu sorunun farkında olduğunu düşünüyorum, çünkü filmde Elizabeth Sparkle’ı ödüllü ve başarılı bir oyuncu olarak betimlemiş. Bu nedenle, iyi bir oyuncu olmasına rağmen gözden çıkarılmış.
Sonuç olarak, ikinci eleştirim filmden çok toplumsal bir eleştiri. Ayrıca, toplumun bir ferdi olan ve ünlü olmayan bir kadın yönetmenin bu durumu, sıradan kadınlar üzerinden anlatmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.
Buna rağmen, The Substance toplumsal eleştirileriyle düşündürmeyi başaran bir yapım. Kadınların yaşlanma korkusuyla başa çıkmak için nasıl fiziksel ve psikolojik yıkıma uğradıklarını gözler önüne sererken, gençliğin ve güzelliğin her şey demek olmadığına dair güçlü bir mesaj veriyor. Ancak bu mesaj, daha geniş bir toplumsal kesimi hedef alsaydı, daha etkili olabilirdi.
Filmin teknik açıdan da oldukça başarılı olduğunu belirtmek gerek. Sinematografi, özellikle Sue'nun gençliği ve Elizabeth'in yaşlılığı arasındaki zıtlıkları etkili bir şekilde yansıtıyor. Ses tasarımı ise gerilimi artıran unsurlardan biri olarak dikkat çekiyor. Ses efektleri ve sahne geçişleri, filmin atmosferine katkı sağlayarak izleyiciyi ekran başında tutmayı başarıyor. Filmin uzun süresine rağmen, bu teknik başarılar sayesinde izleyici, sahnelere odaklanmaya devam ediyor.
Sonuç olarak The Substance, modern sinemada body horror sevenlerin çok hoşuna gidecek, düşündürücü ve aynı zamanda rahatsız edici bir film. Margaret Qualley ve Demi Moore’un etkileyici performansları, filmin en güçlü yanlarından biri. Ancak filmin toplumsal mesajı, daha geniş bir perspektiften ele alınmış olsaydı, çok daha derin bir etki yaratabilirdi. Yine de, korku severler için unutulmaz sahneler ve etkileyici bir sinematografi sunan bu yapım, türünün öne çıkan filmlerinden biri olmayı başarıyor.
İyi
"The Substance" body horror için unutulmaz sahneler ve etkileyici bir sinematografi sunan, türü seven ve sevmeyen herkesin keyifli vakitler geçireceği bir yapım.
Uglies (2024) Film İncelemesi
Hiç yorum yok05 Ekim 2024
"Uglies 2024" filmi, yayınlanmadan birkaç hafta öncesine kadar hiçbir şekilde dikkatimi çekmeyen, tamamen gözümden kaçan bir yapımdı. Netflix'te böyle bir filmin yayınlanacağını görünce, biraz araştırma yapmaya karar verdim. Araştırmalarım sonucunda, bu filmin bir kitap uyarlaması olduğunu öğrendim. Scott Westerfeld tarafından yazılan Uglies serisi, dört kitaptan oluşuyor: Uglies, Pretties, Specials ve Extras. Kitap serisi dünya çapında oldukça popüler olmuş ve geniş bir okuyucu kitlesi edinmiş.
Seri, insanların doğal hallerinin "çirkin" olarak kabul edildiği ve toplumda bir yere sahip olabilmeleri için estetik ameliyatın zorunlu olduğu bir gelecekte geçiyor. Bu dünyada gençler, 16 yaşına kadar toplumdan dışlanıyorlar ve ameliyat olup "güzel" kabul edilecekleri günü dört gözle bekleyerek yaşıyorlar. Hikâye, 16 yaşına girmeye hazırlanan Tally adlı bir genç kızın etrafında gelişiyor. Konsept, ilk bakışta oldukça dikkat çekici ve ilgi uyandırıcı. Seriyle ilgili daha fazla bilgi edinmek için biraz araştırma yaptım ve Türkçe basımlarının kapaklarını inceledim. Çirkinler kitabının kapağında aslında oldukça güzel bir kız resmi vardı; Güzeller kitabında ise gözleri büyük, uzaylıya benzeyen bir karakter dikkat çekiyordu. Bu, bana toplumun güzellik anlayışının tamamen çarpık bir hale geldiğini düşündürdü. Yani çirkin kabul edilen kişiler aslında oldukça güzelken, güzel kabul edilenlerin estetik ameliyatlarla yapay ve tuhaf bir görünüme kavuşturulduğunu hayal ettim. Ancak filmi izleyince, bu derinlikte bir yorumun filme aktarılmadığını fark ettim. Estetik ameliyat geçiren karakterler, sadece bir TikTok filtresi eklenmiş gibi yüzeysel bir değişime uğramışlardı. Filmi izlerken çoğu kişi böyle düşünmüştür.
Belki ben birkaç kapaktan etkilenip kendi kendimi bir beklentiye soktum ama sonuç olarak bu durum filmde beklediğim kadar derin bir eleştiri bulamamama neden oldu- biraz da hayal kırıklığı yaşadım. Filmin geri kalanında ise, klasik bir genç yetişkin distopyası izliyoruz. Divergent, Maze Runner ve Hunger Games serilerine oldukça benziyor. Hatta bu yapımlarla aynı kaliteye sahip olduğunu söylemek mümkün. Bu tür filmlerin ortak özelliklerinden biri, genellikle oldukça ilginç bir konsept yaratmaları, fakat bu konsepti ergenlik çağındaki bir ana karakter üzerinden işlemeleri. Böylece geniş bir genç izleyici kitlesine hitap etmeye çalışıyorlar. Elbette bu stratejinin başarılı olup olmadığı tartışılabilir, çünkü kitap serileri ve film uyarlamaları genellikle çok satıyor ve popüler oluyor. Ayrıca, bu tür filmler genellikle tek kitaplık bir hikâyeyi gereğinden fazla uzatarak işliyor.
Filmin başrolünde, Netflix yapımlarında sıkça gördüğümüz Joey King yer alıyor. King’e, Brianne Tju ve Keith Powers gibi oyuncular eşlik ediyor. Özellikle son zamanlarda Türkiye'deki ekstra popülerliğini göz önüne alırsak Joey King hayranları için ilgi çekici bir yapım olabilir.
Filmde aksiyon sahneleri neredeyse yok denecek kadar az. Daha çok bir giriş filmi havasında ve olayların temellerini atmaya yönelik bir anlatı var. Buna rağmen, biraz da olsa CGI'a para harcanmış gibi görünüyor. Özellikle şehirde geçen sahnelerdeki ortamları başarılı buldum. Ancak ormanlık ve okul sahneleri hem mekan olarak hem de atmosfer açısından oldukça kasvetli ve bunaltıcıydı. Gerçi bu, post-apokaliptik bir tür olduğu için kısmen beklenen bir durum. Yine de o tür sahneler sanki hiçbir para harcanmamış ve günü birlik gidip çekilmiş hissi yarattığı için hoşuma gitmiyor.
Eskiden bu tarz yapımları sinema salonlarında izlediğimizde, ortalama bir prodüksiyon kalitesine ve oyunculuğa sahip olsalar bile, sinematik deneyim sayesinde daha akılda kalıcı oluyorlardı. Sinema atmosferi, filmin eksik yönlerini bir nebze telafi edebiliyordu. Fakat "Uglies" bir Netflix filmi olduğu için, o sinema deneyimi de işin içine girmiyor. Dolayısıyla filmi izledikten birkaç gün ya da en fazla bir hafta sonra hafızanızdan tamamen silinebilecek türden bir yapım.
Sonuç olarak, "Uglies 2024" ilginç bir çıkış noktasına sahip olsa da ortalama bir film olmanın ötesine geçemiyor. Ayrıca böyle bir konudan beklenebilecek derin bir toplumsal eleştiri için de biraz yüzeysel kalıyor. Yine de distopik gençlik hikayelerini sevenler için, belki de kitap serisini okumuş olanlar için izlenebilir bir seçenek olabilir. Eğer daha önce Divergent ya da Hunger Games tarzında filmleri sevdiyseniz ve hala bu tarz distopik gençliklere doymadıysanız "Uglies" de bu tarzda sizi kısa süreliğine oyalayabilecek bir yapım olabilir.
Eh İşte
"Uglies" ilginç bir çıkış noktasına sahip olsa da bir hafta sonra tamamen unutacağınız ortalama bir film olmanın ötesine geçemiyor.
Antagonist nedir?
Hiç yorum yok09 Haziran 2024
Antagonist, bir hikayede genellikle ana karakterin (protagonist) karşısında duran ve onun hedeflerine veya eylemlerine engel olmaya çalışan kişidir. Bu karakter, hikayenin çatışma ve dramatik gerilimini artırarak önemli bir rol oynar. Antagonistler, genellikle kötü niyetli olup ana kahramanı alt etmek için çeşitli hileler ve şiddet yöntemlerine başvururlar.
Türk Dil Kurumu'na (TDK) göre, 'antagonist' kelimesi 'düşman' anlamına gelir. Bu terim, Yunanca kökenlidir ve ilk olarak Aristoteles'in 'Poetika' adlı eserinde kullanılmıştır. Aristoteles, Yunan tragedyalarında baş karakterin karşısında yer alan düşman karakterleri tanımlamak için bu terimi kullanmıştır.
Sinemada, Joker, Thanos, Darth Vader ve Davy Jones gibi karakterler, antagonist örnekleri arasında sayılabilir. Edebiyat alanında ise 'Faust' ve 'Times Arrow' gibi eserlerdeki bazı karakterler antagonist olarak gösterilebilir.
Antagonistler sadece kötülükle sınırlı değildir; bazen protagonist ile farklı ahlaki veya ideolojik bakış açılarına sahip olabilirler. Örneğin, bazı hikayelerde antagonist karakterler, kendi doğruları ve değerleri doğrultusunda hareket ederek karmaşık ve çok boyutlu bir yapıya sahip olabilirler. Bu, hikayeye derinlik katar ve izleyicilerin veya okuyucuların karakterlerle daha fazla bağ kurmasını sağlar. Ayrıca, antagonistlerin motivasyonları ve arka plan hikayeleri, onların neden belirli davranışlarda bulunduklarını anlamamıza yardımcı olur, bu da hikayeye gerçekçilik ve zenginlik katabilir.
Disney, Oyuncak Hikayesi 2'yi "Kurtaran" Pixar Çalışanını İşten Çıkardı
Hiç yorum yok05 Haziran 2023
İşten çıkarılanlar arasında geçen yaz vizyona giren "Lightyear"ın birkaç yöneticisi de bulunuyor. Bu kişiler arasında film yönetmeni Angus MacLane ve yapımcı Galyn Susman da yer alıyor.
Susman'ın işten çıkarılması, Disney hayranları için oldukça şaşırtıcı oldu çünkü kendisi, "Toy Story 2"yi tamamen kaybetmekten gerçek anlamda kurtaran kişi olarak biliniyor. 1998 yılında filmin yapımı sırasında, o ana kadar yapılan tüm çalışma, Pixar'ın iç sunucularındaki bir silme komutu nedeniyle neredeyse kaybediliyordu. O dönemde doğum izninde olan ve uzaktan çalışan Susman'ın ev bilgisayarında filmin yedek bir kopyası bulunuyordu, bu da Pixar'ın neredeyse her şeyi geri kazanmasını sağladı.
Hollywood tarihindeki önemli anlardan olan bu hikaye hakkında bir kısa film yapıldı ve devam filminin DVD sürümüne eklendi.
MacLane ve Susman'ın yanı sıra, Pixar'ın dünya çapındaki kamuoyu başkanı Michael Agulnek de işten çıkarıldı.
Bu işten çıkarmalar, Pixar'ın bazı zorluklarla karşı karşıya olduğu bir döneme denk geliyor. Stüdyonun son iki filmi olan "Lightyear" ve "Turning Red" gişede beklenenin altında performans gösterdi. Pixar ayrıca DreamWorks Animation ve Sony Pictures Animation gibi diğer animasyon stüdyolarından gelen artan rekabetle karşı karşıya.
Bu zorluklara rağmen, diğer tüm animasyon stüdyolarından daha fazla olmak üzere 23 Akademi Ödülü kazanan Pixar hala dünyanın en başarılı animasyon stüdyolarından biri olarak kabul ediliyor.
Barbie, dünya çapında pembe boya kıtlığına neden oldu
Hiç yorum yok04 Haziran 2023
Yapım tasarımcısı Sarah Greenwood, Architectural Digest röportajında, filmin setinin bu kadar çok pembe boya gerektirdiğini ve bu durumun küresel kaynakları tükettiğini belirtti.
Filmin parlak pembe estetiği açıkça ikonik Barbie bebekten esinlenmiş olsa da, Gerwig, aynı zamanda "gerçeküstü ve rüya gibi" bir dünya yaratmak istediğini söyledi.
Yönetmen koltuğunda oturan Gerwig; "Pembenin çok parlak olmasını ve her şeyin neredeyse fazla fazla olmasını istedim. Küçük bir kızken Barbie'lerle oynarken hissettiğim merak ve olasılık duygusunu yakalamak istedim." dedi.
Margot Robbie ve Ryan Gosling'in yanı sıra, Will Ferrell, America Ferrera, Michael Cera ve Helen Mirren gibi oyuncuların da yer aldığı film 21 Temmuz'da vizyona girecek.
Yayınlanan yeni fragmanda, Barbie'nin Barbieland'da görünüşte mükemmel bir hayat yaşadığı gösteriliyor. Güzel bir evi, sevgi dolu bir erkek arkadaşı ve başarılı bir kariyeri var. Ancak, kısa süre sonra hayatının gerçekten mükemmel olup olmadığını sorgulamaya başlıyor.
Bir dizi olayın ardından, Barbie, Barbieland'dan ayrılmaya ve gerçek dünyaya adım atmaya karar veriyor. Ken de ona katılıyor ve birlikte keşif dolu bir yolculuğa çıkıyorlar.
Fragmanda ayrıca Ferrell, Ferrera, Cera ve Mirren'in sahneleri de yer alıyor.
Bu yaz ailecek izlemek için eğlenceli bir film arıyorsanız, Barbie filmine göz atmanızda fayda var.
Oppenheimer, Nolan'ın 20 yıl sonraki ilk "18+" filmi olacak
Hiç yorum yok02 Haziran 2023
Oppenheimer, Kai Bird ve Martin J. Sherwin'in 2005 yılında yayınlanan American Prometheus adlı romanından uyarlanıyor. Film, gerçek hayatta yaşamış olan fizikçi J. Robert Oppenheimer'ın İkinci Dünya Savaşı sırasında dünyanın ilk atom bombasını yapma sürecini konu alıyor. Cillian Murphy, baş karakter J. Robert Oppenheimer'ı canlandırırken, filmde Emily Blunt da eşi Kitty rolünde yer alacak. Matt Damon, Robert Downey Jr., Florence Pugh, Rami Malek ve Jack Quaid gibi birbirinden yetenekli oyuncular da filmde yer alacak.
Christopher Nolan'ın bugüne kadar çektiği en uzun film olacak olan Oppenheimer, üç saatlik bir gösterim süresine sahip olacak. Bu da yönetmenin 2014 yapımı Interstellar filminden daha uzun bir süreye tekabül ediyor. Fragmanlardan gördüğümüz kadarıyla da filmde gerilim ve tansiyon hiç düşmeyecek ve seyircileri soluksuz bir deneyime sürükleyecek.
R-rated derecelendirme, genellikle ABD sinemasında kullanılan bir terim olup, 17 yaş ve altı izleyicilerin yanlarında bir ebeveyn veya yetişkin bir koruyucu bulundurması gerektiği anlamına geliyor. Türkiye'deki karşılığı ise genellikle "18+" ya da "yetişkinlere yönelik" olarak ifade edilir. İngiltere gibi diğer Avrupa ülkelerinde ise bu derecelendirme sistemi yaklaşık olarak 15 yaş sınırı denk geliyor. Yani, Oppenheimer'ı izlemek isteyen 15 yaşından küçük izleyicilerin ebeveynleriyle birlikte dahi olsalar sinema salonlarına giriş yapmaları mümkün olmayacak.
Tom Hanks'in Gözünden Sinemanın Zorlukları
Hiç yorum yokİlk Rubicon noktası, bir filmin teklifini kabul etmek. Hanks, bu noktada kaderin belirlendiğini ve o filmde yer alacağını anladığını ifade etti. İkinci Rubicon ise, yapılan filmin izlenmesi anı. Ya istenilen şekilde işler ve beklenen film ortaya çıkar ya da istenilen sonucu vermez. Bu noktada film yapımcısı için hayal kırıklığı veya mutluluk anları yaşanır.
Tom Hanks, üçüncü Rubicon noktasının ise eleştirel reaksiyonlar olduğunu dile getirdi. Herkesin film hakkında farklı düşüncelere sahip olabileceğini belirten Hanks, bazı insanların filmi nefret ederken, diğerlerinin de muhteşem bulabileceğini söyledi. Gerçek film, bu iki düşünce arasında bir yerdedir.
Dördüncü Rubicon, filmi ticari olarak nasıl performans gösterdiğiyle ilgilidir. Hanks, bir film eğer başarılı olmazsa, kariyerin de tehlikeye girebileceğini vurguladı. Para kazanmaması durumunda, bir oyuncunun geleceği tehlikeye girebilir ve kısa sürede unutulabilir.
Son Rubicon noktası ise zaman faktörüdür. Hanks, zamanın bir filmin kaderini nasıl değiştirebileceğini örnek olarak "That Thing You Do!" adlı filmiyle açıkladı. Film çıktığında pek başarılı olmamış ve eleştirilmiş olsa da, zamanla bir kült klasiğe dönüşmüştü. Hanks, yayınların filmi başlangıçta nasıl reddettiğini, ancak sonradan kült klasiği olarak nitelendirdiğini söyledi. Zamanın, bir filmin algısını değiştirme gücüne dikkat çeken Hanks, bu noktanın önemini vurguladı.
Tom Hanks, şu anda başrolünde yer aldığı Wes Anderson imzalı "Asteroid City" filmiyle büyük bir heyecan uyandırıyor. Anderson, "The French Dispatch" adlı filminden sonra bu yeni projesiyle sinemaseverlere eşsiz bir deneyim sunmayı hedefliyor. Steve Carell ve Margot Robbie gibi ünlü isimlerle birlikte Hanks, 1955 yılında hayali bir Amerikan çöl kasabasında geçen bu filmde izleyiciyi büyülemeyi amaçlıyor.
Quentin Tarantino, akış hizmetleri hakkındaki düşüncelerini paylaştı
Hiç yorum yok01 Haziran 2023
Sinema Devi Quentin Tarantino, streaming servisleri hakkında düşüncelerini paylaştı.
Ünlü yönetmen Tarantino, Deadline ile yaptığı bir röportajda, filmlerin sinematik gösterim için yapıldığına daima inandığını ve akış hizmetleri nedeniyle sinema filmi kavramının artık var olmadığını söyledi:
"30 yıl boyunca her şeyimi vermek ve sonra 'Tamam, yeter' demek fikrini seviyorum. Ve azalan geri dönüşlerle çalışmaktan hoşlanmıyorum. Ve demek istiyorum ki, şu an iyi bir zaman çünkü ne de olsa bir sinema filmi artık ne anlama geliyor? Sadece Apple'da gösterilen bir şey mi? Bu azalan geri dönüşler olurdu.
Yönetmen ayrıca yaklaşan son filmi olan The Movie Critic hakkında konuştu ve büyük olasılıkla Sony ile birlikte çalışacağını da belirtti:
1977 Güney Kaliforniya'da geçecek olan The Movie Critic adlı film, gerçek bir sinema eleştirmenine odaklanacak ve yönetmenin gençken büyüdüğü ve bir otomat yeniden dolduran olarak çalıştığı dergi için okuduğu bir porno dergisi için gerçek bir hikayeye dayanacak.
Yakın zamanda, bu yaklaşan proje Haziran ayında "ön-ön yapıma" geçecek. Ünlü yönetmen şu anda başrolü oynayacak 35 yaş civarında bir aktör aradığını belirtti.
Terrifier 3'ün Daha Bütçeli ve Daha Şiddetli Bir Korku Filmi Olacağı Açıklandı
Hiç yorum yokDaha Büyük Bir Bütçe ve Daha Şiddetli Bir Korku Filmi Bizleri Bekliyor!
Terrifier serisinin ilk filmi olan Terrifier, 2018 yılında düşük bir bütçeyle hayata geçirildi ve kanlı sahneleriyle büyük yankı uyandırdı. Ardından gelen devam filmi Terrifier 2 ise bu ünü daha da artırarak küresel çapta büyük bir gişe başarısı elde etti. Şimdi ise Priscilla Smith'in açıklamalarına göre Terrifier 3 için daha büyük bir bütçe ayrıldı ve filmin yaratıcı ekibine daha fazla özgürlük sağlanacak.
Terrifier 3'ün yaratıcıları olan yazar-yönetmen Damien Leone ve yapımcı Phil Falcone, serinin hayranlarının beklediği türden bir deneyim sunmak için geri dönüyor. Filmde yer alacak olan Art the Clown karakterini canlandıran David Howard Thornton'ın da seriye geri döneceği tahmin ediliyor. Ayrıca, diğer filmlerde merkezi bir karakter olan Sienna'yı canlandıran Lauren LaVera'nın da kadroda yer alacağı bildiriliyor.
Terrifier 3'ün hikaye detayları henüz açıklanmasa da, heyecan dolu sahneler ve sürprizlerle dolu bir korku deneyimi sunması bekleniyor. Terrifier serisinin hayranları, Art the Clown'ın korku dolu dünyasında bir kez daha gerilim dolu bir yolculuğa çıkacak.
The Conjuring 4 ne zaman yayınlanacak?
Hiç yorum yok28 Mayıs 2023
Bu başarılı film, The Conjuring 2 ve The Conjuring 3: The Devil Made Me Do It olmak üzere iki devam filmine ve bir dizi yan projede kapı aralamıştı.
Ancak, korku meraklıları Warren'ların doğaüstü deneyimlerini anlatan başka bir filmi görmek için sabırsızlanıyor. The Conjuring 4 resmi olarak duyuruldu, bu yüzden şimdiye kadar film hakkında öğrendiğimiz her şeyi derledik.
The Conjuring 4 ne zaman yayınlanacak?
Eylül 8, 2023 tarihinde The Conjuring yan ürününün devam filmi olan The Nun 2'nin yayınlanması planlanmaktadır. Bu yüzden stüdyonun aynı dönemde iki filmi gösterime sokması pek olası değildir.
Deadline'ın bir raporuna göre, David Leslie Johnson-McGoldrick, ikinci ve üçüncü Conjuring filmlerini kaleme aldıktan sonra yine senarist olarak dönecektir. Üç Conjuring filmi için yapımcı olan James Wan ve Peter Safran da aynı görevle geri döneceklerdir.
The Conjuring 4 oyuncu kadrosu: Kimler yer alacak? Patrick Wilson ve Vera Farmiga, The Conjuring 4'te Ed ve Lorraine Warren olarak geri dönmesi beklenen isimlerdir.
Ancak, The Hollywood Reporter, "şu anda anlaşmalar yapılmadı" diyor ve filmdeki oyuncu kadrosu hakkında başka güncellemeler yapılmadı.
The Conjuring serisi genellikle her devam filminde Warren'ların farklı doğaüstü olayları araştırdığı için geçmiş filmlerdeki herhangi bir karakterin bu filmde yer almasını beklemeyin - tabii ki Annabelle bebeğin dışında.
The Conjuring 4'ün konusu ne?
The Conjuring 4 için henüz resmi bir konu açıklanmadı, ancak hayranlar dördüncü filmde en ünlü vakalarından biri olan The Amityville Horror'u işleyeceğini umuyorlar.
En son The Devil Made Me Do It'i yöneten Michael Chaves, şunları söyledi: "80'lerde gerçekleşen bazı ilginç olay dosyaları var ve bunlardan hiçbirini açıklamadan, Warren'ları bu kez halk figürleri olarak, şüphecilerin saldırısına uğrayan, polis departmanlarıyla çalışan kişiler olarak görmek ilginç olabilir.
"Umarım [The Devil Made Me Do It], Warren'lar için yeni bir bölüm açar. The Conjuring filmlerine çok özgü bir sonu var. Buradan nereye gidebileceğini görmek beni heyecanlandırıyor. Warren'lar nelerle karşılaşabilir? Kariyerlerinde neler oldu? Bence çok fazla olasılık var."
Ocak 2'deki Collider röportajında The Conjuring yönetmeni James Wan, dördüncü bölümün Warren'ları içeren son giriş olabileceğini açıkladı. "[W] doğruyu bulmaktan ve anlatmak istediğimiz Warren hikayelerinin duygusal tarafından emin olmaktan, hareket edip, potansiyel olarak sonlandırmak istediğimiz şeyden emin olmak istiyoruz."
CinemaCon'da, The Conjuring 4'ün The Conjuring: Last Rites adını taşıyacağı ve ilk Conjuring filmine ait bir görüntü eşliğinde duyurulduğu doğrulandı.
Harrison Ford: Sinemanın Efsanevi Yıldızı ve Olağanüstü Yaşam Öyküsü
Hiç yorum yok26 Mayıs 2023
Son zamanlarda Ford, dizi projeleriyle meşgul olsa da, 30 Haziran Cuma günü Indiana Jones and the Dial of Destiny filminde sinemalara geri dönüş yapacak ve 2024'te Marvel Sinematik Evreni'ne Captain America: New World Order filmi ile katılacak. Harrison Ford hakkında daha fazla bilgi edinmek için, hayatının önemli anılarını içeren bu yazıyı okumaya devam edin.
Gençlik Yılları
Harrison Ford, 13 Temmuz 1942'de Chicago'da doğmuştur. Ailesi, sahne performanslarına dayalı bir geçmişe sahiptir. Annesi Dorothy radyo oyuncusu, babası Christopher ise oyunculukla ilgilenen bir isimdir. Ford, lise eğitimini Park Ridge, Illinois'de tamamlamış ve okulun radyo istasyonunda da görünmüştür. Üniversiteye başladığında felsefe bölümünde okuyan Ford, bir oyunculuk dersine katılmasıyla gelecekteki kariyerine dair bir ilham kaynağı bulmuştur. Yaz stajı sırasında Hollywood'a seslendirme işleri aramak için giden Ford, aynı dönemde marangozluk becerileri kazanmıştır.
Tuvalet İhtiyacı Sonucu Gelen Fırsat
Usta Yönetmenlerle İşbirlikleri
Ford, 1973 yılında George Lucas'ın yönettiği "American Graffiti" adlı filmde de küçük bir rol almıştır. Ancak gerçek çıkışını 1977 yılında George Lucas'ın yönettiği "Star Wars: Bölüm IV - Yeni Bir Umut" filminde Han Solo karakterini canlandırarak yapmıştır. Han Solo'nun asi ve karizmatik karakteri, izleyiciler tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmış ve Ford'un kariyerine yıldız gibi parlamıştır.
Indiana Jones ve Diğer Unutulmaz Rolleri
Harrison Ford'un kariyerindeki bir diğer ikonik karakter ise Indiana Jones'dur. Steven Spielberg'in yönettiği "Raiders of the Lost Ark" (Kayıp Hazine Avcıları) filmiyle başlayan Indiana Jones serisi, dünya çapında büyük bir popülerlik kazanmıştır. Arkeolog ve maceraperest olan Indiana Jones karakteri, Ford'un olağanüstü performansıyla hayat bulmuş ve sinema tarihinde unutulmaz bir ikon haline gelmiştir. Ford, Indiana Jones'u "Raiders of the Lost Ark" (1981), "Indiana Jones and the Temple of Doom" (1984), "Indiana Jones and the Last Crusade" (1989) ve "Indiana Jones and the Kingdom of the Crystal Skull" (2008) filmlerinde canlandırmıştır.
Harrison Ford, kariyeri boyunca birçok başarılı filmde yer almıştır. "Blade Runner" (1982), "Witness" (1985), "The Fugitive" (1993), "Air Force One" (1997) ve "42" (2013) gibi filmlerdeki performansları da övgüyle karşılanmıştır. Ford'un yetenekleri ve çok yönlülüğü, drama, aksiyon ve macera türündeki filmlerde de kendini kanıtlamıştır.
Yaşamın İçinden Maceralar
Harrison Ford, sinema dünyasında büyük bir başarı elde etmesinin yanı sıra, gerçek hayatta da maceraperest bir kişiliğe sahiptir. Pilot lisansına sahip olan Ford, özel bir koleksiyonu olan uçaklarıyla aktif bir şekilde uçmaktadır. 1999 yılında uçak kazası geçirmiş ve ciddi yaralanmış olsa da, bu deneyim onun uçmaya olan tutkusunu azaltmamıştır.
Ayrıca Ford, çevre konularına olan ilgisiyle de tanınır. Günümüzde, çevre koruma çalışmalarına aktif olarak katılan ve çeşitli doğa koruma kuruluşlarında görev alan bir aktivisttir. Ford, çevre bilincini artırmak ve doğal yaşam alanlarını korumak için birçok projeye destek vermektedir.
Harrison Ford, uzun ve başarılı kariyeri boyunca unutulmaz karakterler canlandırmış ve sinema dünyasında iz bırakmış bir oyuncudur. Tutkulu bir performans sergilemesi, maceracı ruhu ve seyirciyle kurduğu bağ ile izleyicilerin gönlünde taht kurmayı başarmıştır. Oyunculuğuyla ve kişiliğiyle sinema tarihinde özel bir yere sahip olan Harrison Ford, hâlâ aktif bir şekilde projelerde yer alarak sinemaseverlere keyifli deneyimler sunmaktadır.
Kaynak ve İngilizce Aslı — 8 Things You Might Not Know About Harrison Ford (mentalfloss.com)
Netflix, İspanya'da 1 milyondan fazla abone kaybetti
Hiç yorum yok28 Nisan 2023
Cate Blanchett, iptal kültürünün topluma zarar verdiğini söyledi
Hiç yorum yok16 Şubat 2023
How To Train Your Dragon'ın 2025'te Live-Action Filminin Çıkacağı Duyuruldu
Hiç yorum yokEjderhanı Nasıl Eğitirsin serisinin tamamı nereden izlenir?
Steven Spielberg, Harry Potter'ı Yönetmekten Neden Vazgeçtiğini Açıkladı
Hiç yorum yok15 Şubat 2023
Çekimler Sırasında Yönetmeni Vuralarak Öldürülen Olaylı Film "Rust" Çekilmeye Devam Edecek
Hiç yorum yokPINHEAD kadın oldu - Hellraiser'ın yeni filminden ilk görseller yayınlandı
Hiç yorum yok03 Eylül 2022
Clive Barker'ın 1986 tarihli romanı The Hellbound Heart'a dayanan Hellraiser yeni uyarlamasından ilk fotoğraflar Hulu tarafından yayınlandı. Fotoğrafta korku sinemasının ikonik karakterlerinden Pinhead yer alıyor ve evet, Hellraiser'da kadın oldu.
The Ritual, The Night House gibi filmleri yöenten David Bruckner tarafından yönetilecek olan film, Lamont Konfigürasyonu adlı gizemli bir bulmaca kutusu sayesinde Cenobit adlı verilen sadist iblisleri çağıran Riley'in başından geçenleri anlatacak. Bruckner Pinhead'in görünümü ve tasviri hakkında yaptığı açıklamada Doug Bradley tarafından canlandırılan Pinhead'in çok ikonik olduğunu ve bilinçli bir şekilde Bradley izlenimi vermek istemediklerini söyledi.
Bununla birlikte yönetmen, yeni filmin 1987'deki orijinal filmin birebir bir uyarlaması olmadığını da belirtti. Entertainment Weekly için verdiği bir röportajda "Bu çok fazla kendine özgü bir şey, Hellraiser evreninde yeni bir hikaye." dedi.
Odessa A'zion'ın Riley, ve Jamie Clayton'ın da Pinhead'i canlandırdığı film 7 Ekim 2022'de Hulu'da yayınlanacak. Türkiye gösterimi hakkında da net bir bilgi mevcut değil.
Kaynak ve İngilizce Aslı — https://www.nme.com/news/film/jamie-clayton-is-pinhead-in-first-look-at-hellraiser-reboot-3303428
Batman 2 geliştirme aşaması resmen başladı
Hiç yorum yok23 Ağustos 2022
Kaynak ve İngilizce Aslı — https://www.nme.com/news/film/the-batman-2-script-officially-in-development-with-matt-reeves-3296147
'Knives Out' devam filmi 'Glass Onion'un çıkış tarihi açıklandı
Hiç yorum yok22 Ağustos 2022
Daniel Craig, yepyeni bir kadro eşliğinde Benoit Blanc olarak geri dönecek. |